Sineklerin Yaratılışındaki Hikmetler

Modül Temel Bilgileri

Modül (Alt Konu)

Sineklerin Yaratılışındaki Hikmetler

Amaçlar

Sineklerin yaratılışındaki hikmetlerin Allah'ın varlığı ve birliğine delil olduğunu bilir. Sineklerin ve diğer mahlûkatın Allah'ın isimlerinin tecelligahı olduğunu fark eder.

Yöntem ve Teknik-Etkinlik

Sokratik Tartışma, Zıt Panel

Materyal ve Teknoloji

İşleniş/Öğrenme-Öğretme Süreci

  • Etkinlik-1
    • ”İki basamaktan oluşur;
    • İroni (alaysı) basamağı: İroni basamağında, sorulan sorularla, hiçbir bilgisinin doğru olmadığını öğrenci anlar.
    • Öğrencilere bildiklerinden emin oldukları konuyla ilgili sorular sorulur.
    • Sinekler etraflarına mikrop yayan varlıklar mıdır?
    • Sineklerin pis yerlerde olmuş olması onları pis yapar mı?
    • Sinekler yaşadıkları ortamda temiz kalabiliyorlar mı sizce?
  •  
    • Bu sorular, konu hakkındaki bildiklerinin güvenilir olmadığını onlara gösterecektir. Böylece emin oldukları bilgilerin, hiç de güvenilir olmadığı onlara bu sorularla hissettirilir. Bu basamağın sonunda öğrenciler bildiklerinin ya temelsiz, ya yarım yamalak, ya da tümüyle tutarsız olduğunu anlarlar. Bu tümdengelim yoluyla sağlanır. İroni basamağı bireyin zihnini hareket geçirme amaçlıdır.
  •  
    • Maeutik (doğurtmaca): Doğurtmaca basamağında ise, yine sorular ve ipuçlarıyla, öğrencinin aklını çalıştırıp doğru bilgiyi bulması sağlanır.
    • Sinekler olmasa koku, mikrop ve hastalıkların çok yaygınlaşacağını biliyor muydunuz?
    • Sineklerin temizlik memurları olduğunu biliyor musunuz?
    • Sineklerin yaratılışının halkulade hikmetli, sanatlı, mizanlı ve intizamlı bir sanat harikası olduğunu biliyor musunuz?
    • Yunus Emre’nin” sineğin bir kanadını kırk kağnıya yüklettim kırkı da çekemedi kaldı şöyle yazılı” sözünden ne anlıyorsunuz?
  •  
    • Bu basamakta, konu hakkında ipuçlu sorularla öğrenciler konuşturulur. Akıllarını kullanarak doğru önermeler onlara buldurulmaya çalışılır. Bu süreç doğru ve temellendirilebilecek, akla uygun bilgileri öğrenciler, bulana kadar devam eder. Öğretmen bilgiyi öğrencilere buldurur. Kendisi söylemez; çünkü bu tekniğin dayandığı temel önerme “doğuştan tüm doğru bilgiler insanın aklında vardır. Öğretmenin görevi, bu doğruları onun bulmasını sağlamaktır.” Maeutik basamağı da fikirleri dışarı çıkarma amaçlıdır.
  • Etkinlik-2
    • Önce bir başkan seçilir.
    • Daha sonra sınıf “soru soran grup” ve “cevap veren grup” diye ikiye ayrılır.
    • Grupların hazırlık yapmaları için 15-50 dakika (genelde 20 dk) süre verilir.
    • Bu hazırlık sürecinde soru soran grup soruları, cevap verecek grup kendisine sorulabilecek sorulara tahmini cevapları hazırlar.
    • Daha sonra konu gruplar arasında tartışılır.
    • Soru soran ve cevap veren grubun rolleri değişebilir. S
    • oru soran ve cevap veren gruplar kendi içinde tekrar 4-6 kişilik gruplara ayrılır.
  •  
  • ÖRNEK: Öğretmen dersi dinleyenleri 2 farklı gruba ayırır. Her bir gruba arı karınca sinek mahlukata ilişkin video izletir yahut bilgilendirici metin hazırlar ve gruplara bu ders materyalinden 4 – 5 soru çıkartmalarını ister. Öğrenciler gruplarıyla birlikte sorularını tasnif eder. Bir grup başkanı seçerek hazırladıkları soruları sırasıyla birbirlerine sorup cevaplarlar. Soru ve cevapları kimin vereceğini başkan belirler

İlişkili Metinler

Üçüncü Nükte

Sadâkatte Namdar, Saffet-i Kalpte Mümtaz Süleyman Rüşdü ile Bir Muhavere-i Lâtife Münasebetiyle

Büyük bir ayetin küçük bir nüktesidir.

Şöyle ki:

Güz mevsiminde, sineklerin terhisat zamanına yakın bir vakitte, hodgâm insanlar, cüz’î tacizleri için sinekleri itlâf etmek üzere hapishanedeki odamızda bir ilâç istimal ettiler. Benim fazla rikkatime dokunmuştu. Odamda çamaşır ipi vardı. Bilâhare, o insanların inadına, sinekler daha ziyade çoğaldılar. Akşam vaktinde, o küçücük kuşlar, o ip üstünde gayet muntazam diziliyorlardı. Çamaşırları sermek için Rüşdü’ye dedim: “Bu küçücük kuşlara ilişme; başka yere ser.” O da, kemal-i ciddiyetle, dedi ki: “Bu ip bize lâzımdır; sinekler başka yerde kendilerine yer bulsun.”

Her ne ise, bu latîfe münasebetiyle, seher vaktinde, sinek ve karınca gibi kesretli küçük hayvanlardan bahis açıldı. Ona dedim ki:

Böyle nüshaları çoğalan nevilerin ehemmiyetli vazifeleri ve kıymetleri vardır. Evet, bir kitap, kıymeti nisbetinde nüshaları teksir edilir. Demek, sinek cinsi de ehemmiyetli vazifesi ve büyük kıymeti var ki, Fâtır-ı Hakîm, o küçücük kaderî mektupları ve kudret kelimelerinin nüshalarını çok teksir etmiş. Evet, Kur’ân-ı Hakîm’in,

يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ ضُرِبَ مَثَلٌ فَاسْتَمِعُوا لَهُۜ اِنَّ الَّذ۪ينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ لَنْ يَخْلُقُوا ذُبَابًا وَلَوِجْتَمَعُوا لَهُۜ وَاِنْ يَسْلُبْهُمُ الذُّبَابُ شَيْئًا لَايَسْتَنْقِذُوهُ مِنْهُۜ ضَعُفَ الطَّالِبُ وَالْمَطْلُوبُ[1]

yani, “Cenab-ı Haktan başka, bütün esbab ve ulûhiyetleri ehl-i dalâlet tarafından dava edilen âliheler içtima etse, bir sineği halk edemezler. Yani, sineğin hilkati öyle bir mu’cize-i Rabbaniyedir ve bir ayet-i tekviniyedir ki bütün esbab toplansa, onun mislini yapamazlar, o ayet-i Rabbaniyeye muaraza edemezler, taklidini yapamazlar” mealindeki ayetine ehemmiyetli bir mevzu teşkil eden ve Nemrut’u mağlûp eden; ve Hazret-i Mûsa (as) onların tacizlerine karşı müştekiyâne, “Yâ Rab, bu muacciz mahlûkları ne için

bu kadar çoğaltmışsın?” deyince, ilhamen cevap gelmiş ki: “Sen bir defa sineklere itiraz ettin. Bu sinekler çok defa sual ediyorlar ki: ‘Yâ Rab, bu koca kafalı beşer Seni yalnız bir lisan ile zikrediyor. Bazı da gaflet ediyor. Eğer yalnız kafasından bizleri halk etseydin, binler lisan ile Sana zikredecek bizim gibi mahlûklar olurlardı’” diye, Hazret-i Mûsa’nın (as) şekvâsına bin itiraz kuvvetinde hikmet-i hilkatini müdafaa eden sineğin; hem gayet nezafetperver, her vakit abdest alır gibi yüzünü, gözünü, kanatlarını temizleyen bu taifenin elbette mühim bir vazifesi vardır. Hikmet-i beşeriyenin nazarı kàsırdır; daha o vazifeyi ihata edememiş.

Evet, Cenab-ı Hak, nasıl ki deniz yüzünü temizlemek ve her günde milyarlarla vefiyat bulunan hayvanat-ı bahriye cenazelerini HÂŞİYE[2] toplamak ve deniz yüzünü cenazelerle âlûde, müstekreh manzaradan kurtarmak için sıhhiye memurları nev’inden gayet muntazam âkilü’l-lahm bir kısım hayvanatı halk etmiş. Eğer o bahriye sıhhiye memurları gayet muntazam vazifelerini ifa etmeseydiler, deniz yüzü âyine gibi parlamayacaktı. Belki hazin ve elîm bir bulanıklık gösterecekti.

Hem her günde milyarlarla yabanî hayvanlar ve kuşların cenazelerini toplamakla rûy-i zemini o taaffünattan temizlemek ve zîhayatları o elîm, hazin manzaralardan kurtarmak için nezafet ve sıhhiye memurları hükmünde olan kartallar misillü, kerametkârâne, gizli ve uzak, beş altı saat mesafeden bir sevk-i Rabbanî ile o cenazenin yerini hisseden, giden ve kaldıran âkilü’l-lahm kuşları ve vahşî hayvanları halk etmiş. Eğer bu berriye sıhhiyeleri gayet mükemmel, intizamperver ve vazifedar olmasa idiler, zemin yüzü ağlanacak bir şekil alacaktı.

Evet, âkilü’l-lahm hayvanların helâl rızıkları, vefat etmiş hayvanların etleridir. Hayatta olan hayvanların etleri onlara haramdır. Eğer yeseler, ceza görürler.

[3]حَتّٰى يَقْتَصُّ الْجَمَّٓاءُ مِنَ الْقَرْنَٓاءِ (ev kemâ kàl). Yani,

“Boynuzsuz olan hayvanın kısası kıyamette boynuzludan alınır” diye ifade-i hadîsiye gösteriyor ki: Gerçi cesetleri fenâ bulur; fakat ervahları bâkî kalan hayvanat mabeyninde dahi, onlara münasip bir tarzda, dâr-ı bekada mücazat ve mükâfatları vardır. Ona binaen, canavarlara sağ hayvanların etleri haramdır, denilebilir.

Hem küçücük hayvanların cenazelerini ve nimetin küçücük parçalarını ve tanelerini toplamak vazifesiyle karıncaları nezafet memurları olarak, hem nimet-i İlâhiyenin küçücük parçalarını teleften ve çiğnemekten ve hakaretten ve abesiyetten sıyanet etmekle ve küçücük hayvanatın cenazelerini toplamakla, sıhhiye memurları gibi tavzif olunmuşlar.

Aynen onlardan daha mühim, sinekleri dahi, insanın gözüne görünmeyen, hastalıkların mikroplarını ve madde-i semmiyeyi temizlemekle, sinekler muvazzaftırlar. Değil mikropların nâkileleri, bilâkis, muzır mikropları mass, yani emmek ve yemekle o mikropları imha, o madde-i semmiyeyi istihaleye uğratırlar, çok sârî hastalıkların önünü alırlar. Hem sıhhiye neferleri, hem tanzifat memurları, hem kimyager olduklarına ve geniş bir hikmete mazhar bulunduklarına delil ise, onların gayet kesretidir. Çünkü kıymettar, menfaattar şeyler teksir edilir. HÂŞİYE[4]

Ey hodgâm insan! Sineklerin binler hikmet-i hayatiyesinden başka, sana ait bu küçücük faydasına bak, sinek düşmanlığını bırak: Çünkü gurbette, kimsesiz, yalnızlıkta sana ünsiyet verdiği gibi, gaflete dalıp fikrini dağıtmaktan seni ikaz eder. Ve latif vaziyeti ve abdest alması gibi yüzünü, gözünü temizlemesiyle, sana abdest ve namaz, hareket ve nezafet gibi vazife-i insaniyeti ihtar eden ve ders veren sineği görüyorsun.

Hem sineğin bir sınıfı olan arılar, nimetlerin en tatlısı, en latifi olan balı sana yedirdikleri gibi, Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan’da, vahy-i Rabbanîye mazhariyetle serfiraz olduğundan, onları sevmek lâzım gelirken, sinek düşmanlığı, belki insana daima muavenete dostâne koşan ve her belâsını çeken o hayvanata düşmanlığı gadirdir, haksızlıktır. Muzırların yalnız zararlarını def için mücadele olabilir. Meselâ koyunları kurtların tecavüzünden korumak için onlara mukabele edilir. Acaba hararet zamanında

vücudun idaresinden fazla olan kanın çoğalması ve bulaşık ve bazı mevadd-ı muzırrayı hâmil evridede cereyan eden mülevves kana musallat, belki memur olan sivrisinek ve pireler fıtrî haccamlar olmasınlar mı? Muhtemel…

[5]سُبْحَانَ مَنْ تَحَيَّرَ ف۪ى صُنْعِهِ الْعُقُولُ

Nefsimle mücadele ettiğim bir zamanda, nefsim kendinde gördüğü nimet-i İlâhiyeyi kendi malı tevehhüm ederek gurura, iftihara, temeddühe başladı. Ben ona dedim ki: “Bu mülk senin değil, emanettir.” O vakit nefis gurur ve iftiharı bıraktı, fakat tembelliğe başladı. “Benim malım olmayana ne bakayım? Zayi olsun, bana ne?” dedi. Birden gördüm: Bir sinek, elime kondu, emanetullah olan gözünü, yüzünü, kanatlarını güzelce temizlemeye başladı. Bir neferin mirî silâhını, elbisesini güzelce temizlediği gibi, sinek de temizliyordu. Nefsime dedim: “Bak!” Baktı, tam ders aldı. Sinek ise, mağrur ve tembel nefsime hoca ve muallim oldu.

Sinek pisliği, tıp cihetiyle zararı yok bir maddedir ki, bazen tatlı bir şuruptur. Fakat sinek, yediği binler muhtelif muzır maddelerin ve mikropların ve semlerin menşei olmakla, sinekler küçücük istihale ve tasfiye makineleri hükmüne geçmeleri hikmet-i Rabbaniyeden uzak değildir, belki şe’nindendir.

Evet, arıdan başka sineklerin bazı taifeleri var ki HÂŞİYE[6] muhtelif ve müteaffin maddeleri yerler, mütemadiyen pislik yerine katre katre şurup damlatırlar.

O semli, müteaffin maddeleri ağaçların yapraklarına yağan kudret helvası gibi tatlı, şifalı bir şuruba tebdil ederek, bir istihale makinesi olduklarını ispat ederler. Bu küçücük ferdlerin ne kadar büyük bir milleti, bir taifesi olduğunu göze gösterirler. “Küçüklüğümüze bakma. Taifemizin azametine bak, ‘Sübhanallah’ de!” diye lisan-ı hal ile söylerler.

(Lem’alar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2022, s. 420)

[1] Hac Suresi: 73.

[2] HÂŞİYE: Evet, bir balık, binler yumurta, binler yavru ve bazen bir milyon yumurtadan ibaret olan havyardan çıkan tevellüdat-ı semekiyeye nisbeten vefiyatları bulunacak; tâ ki muvazene-i bahriye muhafaza edilebilsin. Rahîmiyet-i İlâhiyenin latif cilvelerindendir ki, valide balıkların yavrularıyla nisbetsiz bir tefavüt-ü cismîde bulunduklarından, yavrulara valideleri kumandanlık edemiyorlar. Sokuldukları yere giremedikleri için Hakîm ve Rahîm, yavrular içinde onlara küçük bir kumandan çıkarıp, validelik vazifesini o küçük kumandancıklara gördürür.

[3] Müsned, 1: 72; 2: 235, 323, 363, 442.

[4] HÂŞİYE: Bir sineğin kanadı ve vücudu ne kadar harika bir sanat-ı Rabbaniye olduğuna latîfâne bir işaret olarak, meşhur Yunus Emre’nin bu fıkrası ne güzel bildirir: “Bir sineğin kanadını kırk kağnıya yüklettim / Kırkı da çekemedi, kaldı şöyle yazılı.”

[5] Sanatında akılların hayrete düştüğü Allah, her türlü kusur ve noksandan uzaktır.

[6] HÂŞİYE: Evet, sineğin küçücük bir taifesi baharın âhirinde, badem ve zerdali ağaçlarının dallarında, siyah bir kütle halinde halk olunup, dala yapışık olup kalırlar. Mütemadiyen, pislik yerine damlacıklar onlardan akıyor. O katreler bal gibi, sair sinekler etrafına toplanırlar, emerler. Diğer bir başka taifesi de nebatatın çiçeklerinin ve incir gibi bir kısım ağaçların telkihinde istihdam olunuyorlar. Sinek taifelerinden yıldızlı, mumlu, ışıklı olan yıldız böceği şayan-ı temaşa olduğu gibi, sinek taifelerinden yaldızlı, altın gibi parlak kısmı da şayan-ı dikkattir. Mızraklı sinek eşkıyaları hükmünde olan yabanî arıları da unutmamalıyız. Eğer Hâlık-ı Rahman onların dizginini çekmeseydi, bu mızraklı taifeler, pireler gibi insanlara hücum etseydiler, Nemrut’u öldürdükleri gibi, nev-i insanı da hırpalayacaktılar; وَاِنْ يَسْلُبْهُمُ الذُّبَابُ شَيْئًا لَا يَسْتَنْقِذُوهُ [Sinek onlardan birşey kapacak olsa, onu da geri alamazlar. (Hac Suresi: 73.)] ayetinin mana-yı işarîsini tefsir ederdi. İşte bunlar gibi yüz namdar hasiyetli taifeleri bulunan sinek cinsinin büyük bir ehemmiyeti vardır ki, mezkûr azîm ayet onu mevzu yapmış; يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ ضُرِبَ مَثَلٌ (ilâ âhir) [Ey insanlar, size bir misal getirildi… (Hac Suresi: 73.)] demiş.

سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَٓا اِلَّا مَا عَلَّمْتَنَٓا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَل۪يمُ الْحَك۪يمُ

Modülü İndir (PDF)

Modül_88.pdf
Size: 253,63 KB

Modül Değişiklik Önerisi Formu
Bu formu bitirebilmek için tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Değişiklik Önerisi
Yüklemek için tıklayın veya dosyayı bu alana sürükleyin.
Sineklerin Yaratılışındaki Hikmetler
Free
Seviye
Orta Seviye
Süre 40 dakika
Konu