Risale-i Nur’un Tefsir İlmindeki Yeri
Modül Temel Bilgileri
Modül (Alt Konu)
Amaçlar
Yöntem ve Teknik-Etkinlik
Materyal ve Teknoloji
İşleniş/Öğrenme-Öğretme Süreci
- Etkinlik-1
- Öğrenciler 3-4 kişilik gruplara ayrılır.
- Örnek cümleler:
- Doğru sualler
- Risale-i Nur Kur'an'ın çok kuvvetli, hakikî bir tefsiridir.
- Risale – i Nur asrın idrakine uygun olarak yazılmış manevi bir tefsirdir.
- Kur’ân’ın îmânî olan hakîkatlerini kuvvetli hüccetlerle beyân ve ispat ve izah etmektir.
- Yanlış sualler
- Risale – i Nur geçmiş asırlarda telif edilmiş tefsirler gibidir.
- Geçmiş asırlarda yazılmış lafzî tefsirler gibi Risale – i Nur Kur’ân’ın ibâresini ve kelime ve cümlelerinin mânâlarını beyân ve izah ve ispat eder.
- Risale-i Nur külliyatı 110 tanede büyüklü küçüklü eserden müteşekkildir.
- Not: Yukarıda verilen cümleler örnek cümledir. Bu nevden cümleler çoğaltılabilir.
- Öncelikle tek bir cümle verilir. Her cümleden doğru ve yanlış okuyla birlikte 2 önerme çıkar. En sonda ise 8 ya da 16 seçimlik bir ifadeler listesi ile sonlanan dallanmış bir ağaç oluşturulur.
Ölçme ve Değerlendirme
İlişkili Metinler
﷽
Temel Konu: Risale-i Nur’un Tefsiri Özelliği
“Risale-i Nur Kur’ân’ın çok kuvvetli, hakikî bir tefsiridir” tekrar ile dediğimizden, bazı dikkatsizler tam manasını bilemediğinden bir hakikati beyan etmeye bir ihtar aldım. O hakikat şudur:
Tefsir iki kısımdır:
- Birisi, malûm tefsirlerdir ki, Kur’ân’ın ibaresini ve kelime ve cümlelerinin manalarını beyan ve izah ve ispat ederler.
- İkinci kısım tefsir ise, Kur’ân’ın imânî olan hakikatlerini kuvvetli hüccetlerle beyan ve ispat ve izah etmektir. Bu kısmın pek çok ehemmiyeti var. Zâhir malûm tefsirler, bu kısmı bazen mücmel bir tarzda derc ediyorlar. Fakat Risale-i Nur, doğrudan doğruya bu ikinci kısmı esas tutmuş, emsalsiz bir tarzda muannid feylesofları susturan bir manevî tefsirdir.
Şualar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2022, s. 541
***
Risale-i Nur nedir ve nasıl bir tefsirdir?
Kur’ân’ın hakikatlerini müsbet ilim anlayışına uygun bir tarzda izah ve ispat eden Risale-i Nur Külliyatı, her insan için en mühim mesele olan “Ben neyim? Nereden geliyorum? Nereye gideceğim? Vazifem nedir? Bu mevcudat nereden gelip nereye gidiyorlar? Mahiyet ve hakikatleri nedir?” gibi suallerin cevabını vâzıh ve kat’î bir şekilde, çekici bir üslûp ve güzel bir ifade ile beyan edip ruh ve akılları tenvir ve tatmin ediyor.
[….]
Tefsir iki kısımdır:
- Birisi: Malûm tefsirlerdir ki, Kur’ân’ın ibaresini ve kelime ve cümlelerinin manalarını beyan ve izah ve ispat ederler.
- İkinci kısım tefsir ise, Kur’ân’ın imanî olan hakikatlerini kuvvetli hüccetlerle beyan ve ispat ve izah etmektir. Bu kısmın
çok ehemmiyeti var. Zâhir malûm tefsirler, bu kısmı bazen mücmel bir tarzda derc ediyorlar; fakat Risale-i Nur, doğrudan doğruya bu ikinci kısmı esas tutmuş, emsalsiz bir tarzda muannid feylesofları da susturan bir manevî tefsirdir.
Risale-i Nur sübjektif nazariye ve mütalâalardan uzak bir şekilde, her asırda milyonlarca insana rehberlik yapan mukaddes kitabımız olan Kur’ân’ın hakikatlerini rasyonel ve objektif bir şekilde izah edip, insaniyetin istifadesine arz edilen bir külliyattır.
Risale-i Nur, Kur’ân ayetlerinin nurlu bir tefsiri. Baştan başa iman ve tevhid hakikatleriyle müberhen. Her sınıf halkın anlayışına göre hazırlanmış. Müsbet ilimlerle mücehhez. Vesveseli şüphecileri ikna ediyor. En avamdan en havassa kadar herkese hitap edip, en muannid feylesofları dahi teslime mecbur ediyor.
Risale-i Nur, nurlu bir külliyat. Yüz otuz eser; büyüklü küçüklü risaleler halinde. Asrın ihtiyaçlarına tam cevap verir. Aklı ve kalbi tatmin eder. Kur’ân-ı Kerîm’in yirminci asırdaki lâfzî değil, manevî tefsiri.
İspat ediyor akla gelen bütün istifhamları, zerreden güneşe kadar iman mertebelerini, vahdaniyet-i İlâhiyeyi, nübüvvetin hakikatini…
İspat ediyor arz ve semavatın tabakatından, melâike ve ruh bahsinden, zamanın hakikatinden, haşir ve ahiretin vukuundan, Cennet ve Cehennemin varlığından, ölümün mahiyet-i asliyesinden ebedî saadet ve şekavetin menbaına kadar. Akla gelen ve gelmeyen bütün imanî meseleleri, en kat’î delillerle aklen, mantıken, ilmen ispat ediyor. Pozitif ilimlerin müşevviki. Riyazî meselelerden daha kat’î delillerle aklı ve kalbi ikna edip, merakları izale eden bir şaheser…
[…]
Bu manevî tefsir, Sözler, Mektubat, Lem’alar, Şualar diye dört büyük kısımdan müteşekkil olup, yekûnu yüz otuz risaledir.
Risale-i Nur’un Neşrinde Çalışanlar
(Tarihçe-i Hayat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2023, s. 699)
***
Risale-i Nur eczaları, bütün mühim hakaik-ı imaniye ve Kur’âniyeyi, hatta en muannide karşı dahi parlak bir surette ispatı, çok kuvvetli bir işaret-i gaybiye ve bir inayet-i İlâhiyedir. Çünkü hakaik-ı imaniye ve Kur’âniye içinde öyleleri var ki en büyük bir dâhî telâkki edilen İbni Sina, fehminde aczini itiraf etmiş, “Akıl buna yol bulamaz” demiş. Onuncu Söz risalesi, o zatın dehasıyla yetişemediği hakaikı, avamlara da, çocuklara da bildiriyor.
Hem meselâ, sırr-ı kader ve cüz-i ihtiyarînin halli için, koca Sa’d-ı Taftazanî gibi bir allâme, kırk elli sahifede, meşhur Mukaddemat-ı İsna Aşer namıyla Telvih nam kitabında ancak hallettiği ve ancak havassa bildirdiği aynı mesâili, kadere dair olan Yirmi Altıncı Söz’de, İkinci Mebhasın iki sahifesinde tamamıyla, hem herkese bildirecek bir tarzda beyanı, eser-i inayet olmazsa nedir?
Hem bütün ukùlü hayrette bırakan ve hiçbir felsefenin eliyle keşfedilemeyen ve sırr-ı hilkat-i âlem ve tılsım-ı kâinat denilen ve Kur’ân-ı Azîmüşşan’ın i’cazıyla keşfedilen o tılsım-ı müşkülküşa ve o muamma-i hayretnüma, Yirmi Dördüncü Mektub ve Yirmi Dokuzuncu Söz’ün âhirindeki remizli nüktede ve Otuzuncu Söz’ün tahavvülât-ı zerratın altı adet hikmetinde keşfedilmiştir.
Kâinattaki faaliyet-i hayretnümanın tılsımını ve hilkat-i kâinatın ve akıbetinin muammasını ve tahavvülât-ı zerrattaki harekâtın sırr-ı hikmetini keşif ve beyan etmişlerdir; meydandadır, bakılabilir.
(Mektubat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2023, s. 440)
***
Risale-i Nur tarikat değil, hakikattir, âyât-ı Kur’âniyeden tereşşuh eden bir nurdur. Ne Şarkın ulûmundan ve ne de Garbın fünunundan alınmış değil, Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan’ın, bu zamana mahsus bir i’câz-ı manevîsidir. Menfaat-i şahsiye yoktur.
(Kastamonu Lahikası, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2022, 118. Mektup, s. 210)
***
Resaili’n-Nur dahi ne şarkın malûmatından, ulûmundan ve ne garbın felsefe ve fünunundan gelmiş bir mal ve onlardan iktibas edilmiş bir nur değildir. Belki semavî olan Kur’ân’ın şark ve garbın fevkindeki yüksek mertebe-i Arşîsinden iktibas edilmiştir.
(Şualar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2022, s. 717)
***
Kezalik, bu risalelerin ibarelerindeki işkâl ve iğlâkın, keyif için ihtiyârımdan çıkmış olduğunu zannetme. Çünkü bu risale dehşetli bir zamanda, nefsimin hücumuna karşı yapılan ânî ve irticalî bir münakaşadır. Kelimeleri, o müthiş mücadele esnasında zihnimin eline geçen dikenli kelimelerdir. O ateşle nurun karıştıkları bir hengâmda, başım dönmeye başlıyordu. Kâh yerde, kâh gökte, kâh minarenin dibinde, kâh minarenin şerefesinde kendimi görüyordum. Çünkü takip ettiğim yol, akıl ile kalp arasında yeni açılan berzahî bir yoldur.
Akıldan kalbe, kalpten akla inip çıkmaktan bîzar olmuştum. Bunun için, bir nur bulduğum zaman, hemen üstüne bir kelime bırakıyordum. Fakat o nurların üstüne bıraktığım kelime taşları, delâlet için değildi, ancak kaybolmamak için birer nişan ve birer alâmet olarak bırakırdım. Sonra baktım ki o zulmetler içinde bana yardım eden o nurlar, Kur’ân güneşinden ilham edilen misbah ve kandillerdi.
(Mesnevî-i Nuriye, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2022, s. 88)
***
Madem hakikat budur; esrar-ı Kur’âniyeye ait yazılan Sözler, şu zamanın yaralarına en münasip bir ilâç, bir merhem ve zulümatın tehacümatına maruz heyet-i İslâmiyeye en nâfi’ bir nur ve dalâlet vadilerinde hayrete düşenler için en doğru bir rehber olduğu itikadındayım.
(Mektubat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2023, s. 35)
سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَٓا اِلَّا مَا عَلَّمْتَنَٓا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَل۪يمُ الْحَك۪يمُ