Risale-i Nur Talebelerinin İstihdamı

Modül Temel Bilgileri

Modül (Alt Konu)

Risale-i Nur Talebelerinin İstihdamı

Amaçlar

Risale-i Nur hizmetinin Kur’an’a dayandığını anlar. Bediüzzaman ve Nur talebelerinin Kur’an hakikatlerine hizmet için istihdam edildiğini fark eder.

Yöntem ve Teknik-Etkinlik

Müzakere, Kavram haritası, İlke çıkarma

Materyal ve Teknoloji

İşleniş/Öğrenme-Öğretme Süreci

  • Etkinlik-1
    • Metin ders grubunda müzakere edilir.
    • Müzakere esnasında metin üzerinden paragraf, paragraf gerekirse cümle cümle ilerlenerek ders grubunun bütün üyelerinin metni kavradıklarından emin olunur.
    • İstenildiği zaman soru sorulabilen bir ortam oluşturulmaya gayret edilir.
    • Müzakerenin etkili olabilmesi için her ders üyesinin elinde metnin bir fotokopisinin olması ve metnin sıra sıra dönerli bir biçimde okunması şiddetle tavsiye edilir.
    • Olabildiğince fazla gurup üyesinin fikirleri alınmaya çalışılır.
  • Etkinlik-2
    • Müzakere sonrasında ders üyelerinden metinde geçen ana kavramları listelemeleri birbiriyle bağlantılı olanları çizgilerle birbirine birleştirip çizginin üzerine kavramların bağlantısı yazılır.
  • Örnek:
  •  

Ölçme ve Değerlendirme

  • -İlke çıkarma
  • Yukarıdaki yöntemler işlendikten sonra
  • Öğrenciler 3-4kişilik gruplara ayrılır.
  • Öğrencilerden; “Okuduğum bu metin ışığında neler yapmalıyım/neler yapmamalıyım, nasıl düşünmeliyim/nasıl düşünmemeliyim, nasıl davranmalıyım/nasıl davranmamalıyım?” sorularının cevabı olacak şekilde, örnekleriyle birlikte kendilerine yönelik ilkeler çıkarmaları istenir.
  • Öğrenciler yazdıkları ilkeleri gruplar halinde okur.
  • İlişkili Metinler

    Risale-i Nur Şakirdlerinin merkezi olan Şükrü Efendi’nin köşkünün komşusu seksen yaşında muhterem Alîl Osman Çavuş namında bir zat, Risale-i Nur naşirlerine hücum zamanından bir gün sonra rüyasında görüyor ki: Güneş ile Kamer, beraber olarak köşkün içine girip parlıyorlar.

    Diğer bir rüyada Keçeci Mustafa Efendi’nin hafîdi Bekir yine hâdise-i elîmeden bir-iki gün sonra görüyor ki, Güneş kıble tarafından çıkıyor. Şuaatı içinde Güneş yüzünde Risale-i Nur naşirinin sureti temessül edip, aynen Güneş’in kursunda görünüyor.

    Hem mütedeyyin bir kadın, yine hâdiseden sonra görüyor ki, semavattan mübarek kâğıtlar yağıyor. Soruyorlar: “Bu nedir?” Rüyada demişler: “Risale-i Nur’un sayfalarıdır.” Yani, tabirce Risale-i Nur, Kur’ân’ın tefsiri olduğu cihetle, vahy-i semavî olan Kur’ân’ın semavî ve ilhamî bir tefsiridir. Hem yağmur gibi, insanlara kesretli bir rahmettir.

    […]

    Hem bundan yedi buçuk ay evvel Risale-i Nur naşirlerine gelen elîm polishaneye çağırma meselesinde Risale-i Nur’un şakirdlerinin dört tanesi (aynı hâdiseyi bir ikisi, yani Rüşdü ile Lütfü aynen görüyorlar, ikisi de az bir tabirle) aynı hâdiseyi görmeleri ve bu defaki hâdiseyi, yine dört tane şakirdler aynen görmesi gösteriyor ki, Risale-i Nur Şakirdleri, bir cesedin azaları gibidirler ki, Risale-i Nur’a gelen hâdiseyi, bir cesedin azaları gibi hissediyorlar.

    (Sikke-i Tasdik-i Gaybî, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2022, s. 37)

    ***

    Sonra bana hizmet eden çocuk geldi, dedi ki: “Ben bu gece gördüm ki, Hafız Ali’nin kardeşi yanımıza gelmiş.”

    Ben de dedim: “Hafız Ali ve Hüsrev gibi bir kardeşimiz buraya gelecek.”

    Aynı günde, iki saat sonra çocuk geldi, dedi: “Hafız Mustafa geldi.” Hem Risale-i Nur’un serbestiyetinin müjdesini, hem mahkemedeki kitaplarımı da kısmen getirdi; hem serçe kuşunun ve senin, hem kuddüs kuşunun tabirini ispat etti –ki, tesadüf olmadığını ispat etti.

    Acaba, emsalsiz bir tarzda hem serçe kuşu acib bir surette, hem kuddüs kuşu garip bir surette gelip bakması, sonra kaybolması ve masum çocuğun rüyası tam tamına çıkması, Risale-i Nur’un Hafız Ali gibi bir zatın eliyle buraya gelmesinin aynı zamanına tevafuku hiç tesadüf olabilir mi? Hiçbir ihtimali var mı ki, bir beşaret-i gaybiye olmasın?

    (Emirdağ Lahikası, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2021, 23. Mektup, s. 74)

    ***

    Üstadım Efendim, Eskişehir’e gitmeden bir sene evvel ilk görüştüğümüzden üç dört ay sonra rüyada Üstadım, hanemize gelmiştin. Bana dediniz: “Seni bir yere göndersem gider misin?” Ben de “Giderim, efendim” dedim. Sen de “Seni üç aylık bir yere göndereceğim” dedin. Ben de hemen yürüdüm. Bana “Dur” diye emir verdin. Ben de durdum. “Ben sana şimdi git emrini verdim mi?” dedin. Ben hemen uyandım. O zamandan beri merak ediyordum. “Acaba bu sene emir verdi mi ki? Hem üç aylık yol bize de nasip olur mu ki?” diye gece ve gündüz gözyaşları döküyordum.

    Demek mukadder şimdi imiş…

    Süleyman Kaya

    21.4.1951

    (Emirdağ Lahikası, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2021, 282. Mektup, s. 396)

     

    ***

     

    BİRİNCİ ŞUA

     

    YİRMİ ALTINCI AYET

    Sure-i Hûd’da  [1]فَمِنْهُمْ شَقِىٌّ وَسَع۪يدٌ ayetinin iki satır sonra gelen  وَاَمَّا [2]الَّذ۪ينَ سُعِدُوا فَفِى الْجَنَّةِ ayetidir. […]

    …makam-ı cifrîsi olan bin üç yüz kırk dokuz adediyle, bin üç yüz kırk dokuz tarihinden beşaretle remzen haber verir. Ve o tarihte bulunan Kur’ân hizmetkârlarından bir taifenin ashab-ı Cennet ve ehl-i saadet olduğunu. […]

    Bu müjdenin bir müjdecisi bir sene evvel görülmüş bir rüya-yı sâdıkadır. Şöyle ki:

    Isparta’da başımıza gelen bu hâdiseden bir ay evvel bir zata, rüyada ona deniliyor ki: “Resaili’n-Nur Şakirdleri imanla kabre girecekler, imansız vefat etmezler.”

    Biz o vakit o rüyaya çok sevindik.

    (Sikke-i Tasdik-i Gaybî, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2022, s. 110-111)

    ***

    Vezirzâde Mustafa’nın fıkrasıdır.]

    Üstadım! […]

    Ben ümmîyim, sair kardeşlerim gibi ifade-i meram edemem. […] Kalbimin intibahını rüyalarımla anlıyorum. Zaten bu gaflet ve zulmet zamanının yakaza âlemini, ağır bir uyku âlemi ve uyku âlemini ise, bir derece yakaza âlemi görüyorum. Onun için siz Üstadıma karşı rüyalarımla size arzediyorum.

    İşte bir rüyamın hülâsası şudur ki: Bir camide sizinle beraber bulunuyoruz. Avlusunda bazı talebe arkadaşlarımla temizlik yapıyoruz. Bir otomobil zuhur etti. Mescidin yakınında duruyor. İçinde Resul-i Ekrem (asm) bulunuyor. Sonra bir dere açıldı, fasıla verdi. Tabirini siz Üstadıma havale ediyorum. Yalnız ben bundan hissediyorum ki:

    Resul-i Ekrem’in (asm) Sünnet-i Seniyyesini ihyaya çalışan ve neşreden Risale-i Nur, Resul-i Ekrem’in (asm) takdir ve tahsinine mazhar olmuş ki, imdad-ı ruhânî ile camimiz olan bu vilâyete manevî teşrif etti.

    (Barla Lahikası, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2022, 199. Mektup, s. 277)

    ***

    Barla Lahikası-80. Mektup

    (Hüsrev’in fıkrasıdır)

    Henüz bir sene oldu; iki gece birbiri üstüne gördüğüm iki rüya-i sadıkada [hiss-i kable’l-vuku manasında], temelleri atılmakta olan büyük bir gülyağı fabrikasının kâtipliğine tayin edilmiş ve işe mübaşeret etmiştim. Bu rüya tarihinden iki ay sonra risaleleri yazmaya başladım.

    (Barla Lahikası, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2022, 80. Mektup, s. 106)

    ***

    (Sarıbıçak Mustafa Hulûsî’nin fıkrasıdır)

    ….Acaba yardım ne taraftan erişecek diye beklerdim. Ruhum bir mürşid-i ekmel taharrî ederdi. Aramak üzere iken bana ilham olundu ki: “Mürşidi sen uzakta arıyorsun, pek yakınında bulunan Bediüzzaman vardır. O zatın Risale-i Nur’u müceddid hükmündedir. Hem aktabdır, hem Zülkarneyn’dir, hem âhirzamanda gelecek İsa Aleyhisselâmın vekilidir, yani müjdecisidir” denildi.

    (Barla Lahikası, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2022, 132. Mektup, s. 172)

    ***

    (Hulûsi’nin fıkrasıdır)

    ……..

    Bu mektubu [On Birinci Lem’a] almadan evvel, Allah hayretsin, bir gece rüyamda büyük bir camide bulunuyorum. Namaz kılındıktan sonra, ben kapıya yakın bir yerde ayakta duruyorum. Baktım, mihrabın sol tarafından küçük ve toplu bir cemaat geliyor. Bana yaklaştıkları zaman, “İşte Abdülkadir-i Geylânî Hazretleri” diye kulağıma bir ses geldi. Gayr-i ihtiyârî “Medet yâ Gavs-ı A’zam!” diyerek, ağlayarak, ayağına kapandım. Mübarek sol elleriyle beni yerden kaldırdılar ve şefkat gösterdiler. […] Bu rüya bana çok zevk vermekle beraber, dua ve himmetlerinin Hizbü’l-Kur’ân üzerinde, her zaman mevcut bulunduğuna daha ziyade yakîn hâsıl ettirdi.

    (Barla Lahikası, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2022, 164. Mektup, s. 227)

    ****************************

    Barla Lahikası-139. Mektub

    [Kuleönü karyesinden İbişoğlu Mehmed’in bir fıkrasıdır.]

    ………..

    Yirminci Mektub’u elimde götürürken, meydanda idi; karşımda muhtar odası bulunduğundan risaleyi saklamıştım. O gece rüyamda, Üstad-ı Muhteremimi büyük bir denizde ve denizin içerisinde sarayda gördüm. Bizim köyün insanları da o sarayın etrafında idiler.  ciz talebeniz, doru ata binerek zatınızın yanına vardım. O adamlar bana, denizden nasıl atladığımı sordular. Ben de o adamlara cevaben: “At yeni nallı olduğundan hiç zahmet çekmeden geldim.” Halbuki deniz ince bir surette incimad etmişti. O esnada Üstadım karşıma çıkarak, “Ne için Sözleri saklıyorsunuz? Bundan sonra Sözler meydanda olacak” dediniz. O esnada benden at istediniz. Ben de güzel yürüyüşlü atı getirdim, o esnada uyandım. Allah hayretsin.

    Aciz Talebeniz

    Hacı Mehmed

    (Barla Lahikası, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2022, 139. Mektup, s. 193)

    ***

    Yirmi Sekizinci Lem’a-Yirmi Dördüncü Nükte

    Zekâi’nin Rüyası

    Bu sabah rüyamda, İstanbul’un Tophane sahiline benzer, saf ve berrak bir deniz kenarındayım. Kuşluk zamanında olduğunu zannettiğim güneşin ziyası, o derya-i azîmin üzerinde hoş parıltılar husule getiriyor. Ben deryaya müteveccihim. Denizin orta cenubu tarafından yüze yüze sahile gelen bir genç, omzundaki bir sabanı sahile çıkardı. Orada bütün kardeşlerimize tahliyeden sonra istikbal edilmekteler iken, sahil boyunu takiben, garbdan dolu dizgin iki atlı geliyor. “Üstad geliyor” dediler. Bu izdiham yarıldı. Hiç durmaksızın, bu mühîb yağız atlı ve esmer çehreli iki zat, şarka doğru uzaklaştılar. Ben o deryaya dalmak üzere iken uyandım.

    (Lem’alar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2022, s. 453)

    Fihrist: Yirmi Sekizinci Lem’a-Yirmi Dördüncü Nükte: Risale-i Nur’un müellifine şümul ve rümuzlu bulunan bir kardeşin rüyasıdır.

    (Lem’alar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2022, s. 740)

    [1] O gün insanlardan şakîler ve saîdler vardır. (Hûd Suresi: 105.)

    [2] Saîdlere gelince, onlar da Cennette kalacaklardır. (Hûd Suresi: 108.)

    سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَٓا اِلَّا مَا عَلَّمْتَنَٓا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَل۪يمُ الْحَك۪يمُ

    Modülü İndir (PDF)

    Modül_78.pdf
    Size: 242,40 KB

    Modül Değişiklik Önerisi Formu
    Bu formu bitirebilmek için tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
    Değişiklik Önerisi
    Yüklemek için tıklayın veya dosyayı bu alana sürükleyin.
    nur talebeleri
    Free
    Seviye
    İleri Seviye
    Süre 40 dakika