Peygamberimizin (asm) Mucizeleri

Modül Temel Bilgileri

Modül (Alt Konu)

Peygamberimizin (asm) Mucizeleri

Amaçlar

Peygamberimizin (asm) mucizelerine örnekler verir. Mucizelerinin türlerini açıklar. Peygamberlik-mucize arasındaki ilişkiyi açıklar.

Yöntem ve Teknik-Etkinlik

Kavram Haritası- (temel kavramları birbiriyle ilişkili olarak bir arada görmek ve zihinsel olarak şemalaştırmaktır.) 5N-1K

Materyal ve Teknoloji

Kağıt kalem

İşleniş/Öğrenme-Öğretme Süreci

  • Etkinlik-1
    • 5N-1K sorularına cevap aranır
    • Mucize nedir
    • Bir olayın mucize nasıl anlaşılır
    • Mucizeler ne zaman gelir
    • Mucizeler nerede meydana gelir.
    • Mucizeler kimden kime gelmiştir.
    • Mucizeler niçin gelir.
  • Etkinlik-2
    • Öğrenciler 3-4 kişilik gruplara ayrılır.
    • Öğrencilerden “Mucize”, “delail-i nübüvvet”, “İrhasat” “Nübüvveti Ahmediye” “konularını kapsayan bir kavram haritası yapmaları istenir.
    • Kavram haritaları gruplar tarafından tahtada açıklanır.
    • Tahtaya hep birlikte bir kavram haritası yapılır.

Ölçme ve Değerlendirme

Çocuklardan bildikleri mucizelerden anlatmaları istenir.

İlişkili Metinler

Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın mu’cizatı çok mütenevvidir. Risaleti umumî olduğu için, hemen ekser envâ-ı kâinattan birer mu’cizeye mazhardır. Güya nasıl ki bir padişah-ı zîşânın bir yaver-i ekremi mütenevvi hediyelerle muhtelif akvamın mecmaı olan bir şehre geldiği vakit, her taife onun istikbaline bir mümessil gönderir, kendi taifesi lisanıyla ona hoşamedî eder, onu alkışlar; öyle de, Sultan-ı Ezel ve Ebed’in en büyük yaveri olan Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, âleme teşrif edip ve küre-i arzın ahalisi olan nev-i beşere meb’us olarak geldiği ve umum kâinatın Hâlık’ı tarafından umum kâinatın hakaikına karşı alâkadar olan envâr-ı hakikat ve hedâyâ-i maneviyeyi getirdiği zaman, taştan, sudan, ağaçtan, hayvandan, insandan tut, tâ aydan, güneşten, yıldızlara kadar her taife,

kendi lisan-ı mahsusuyla ve ellerinde birer mu’cizesini taşımasıyla, onun nübüvvetini alkışlamış ve hoşamedî demiş.

Şimdi, o mu’cizatın umumunu bahsetmek için ciltlerle yazı yazmak lâzım gelir. Muhakkikîn-i asfiya, delâil-i nübüvvetin tafsilâtına dair çok ciltler yazmışlar. Biz, yalnız icmâlî işaretler nev’inden, o mu’cizatın kat’î ve manevî mütevatir olan küllî en­vâına işaret ederiz.

İşte nübüvvet-i Ahmediyenin (asm) delâili, evvelâ iki kısımdır:

Birisi, “irhasat” denilen, nübüvvetten evvel ve velâdeti vaktinde zuhur eden harikulâde hallerdir.

İkinci kısım, sair delâil-i nübüvvettir.

İkinci kısım da iki kısımdır:

Biri, nübüvvetinden sonra, fakat nübüvvetini tasdiken zuhura gelen harikalardır.

İkincisi, Asr-ı Saadetinde mazhar olduğu harikalardır.

Şu ikinci kısım dahi, iki kısımdır:

Biri, zatında, sîretinde, suretinde, ahlâkında, kemâlinde zâhir olan delâil-i nübüvvettir.

İkincisi, âfâkî, haricî şeylerde mazhar olduğu mu’cizattır.

Şu ikinci kısım dahi iki kısımdır:

Biri manevî ve Kur’ânîdir; diğeri maddî ve ekvanîdir.

Şu ikinci kısım dahi iki kısımdır:

Biri, dava-i nübüvvet vaktinde, ehl-i küfrün inadını kırmak veyahut ehl-i imanın kuvvet-i imanını ziyadeleştirmek için zuhura gelen harikulâde mu’cizattır. Şakk-ı kamer ve parmağından suyun akması ve az taamla çokları doyurması ve hayvan ve ağaç ve taşın konuşması gibi yirmi nevi ve her bir nev’i manevî tevatür derecesinde ve her bir nev’in de çok mükerrer efradı vardır.

İkinci kısım, istikbalde ihbar ettiği hâdiselerdir ki Cenab-ı Hakkın talimiyle o da haber vermiş, haber verdiği gibi doğru çıkmıştır.

(Mektubat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2023, s. 112)

***

  • Hem nakl-i sahih ile, Ebu Hüreyre ve Huzeyfe gibi mühim zatlar bulunduğu bir heyette Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etmiş ki: [1]ضِرْسُ اَحَدِكُمْ فِى النَّارِ اَعْظَمُ مِنْ اُحُدٍ diye, birinin irtidadıyla müthiş akıbetini haber vermiş.

Ebu Hüreyre dedi: “O heyetten, ben bir adamla ikimiz kaldık. Ben korktum. Sonra öteki adam, Yemame Harbinde Müseylime tarafında bulunup, mürted olarak katledildi.” İhbar-ı Nebevînin hakikati çıktı.

(Mektubat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2023, s. 134)

***

Hazret-i Ömer İbnü’l-Hattab ve Ebu Hüreyre ve Seleme İbnü’l-Ekvâ ve Ebu Amratü’l-Ensarî gibi, müteaddit tariklerle diyorlar ki:

Bir gazvede ordu aç kaldı. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâma müracaat ettiler. Ferman etti ki: “Heybelerinizde kalan bakıye-i erzakı toplayınız.” Herkes azar birer parça hurma getirdi. En çok getiren, dört avuç getirebildi. Bir kilime koydular.

Seleme der ki: “Mecmuunu ben tahmin ettim, oturmuş bir keçi kadar ancak vardı.” Sonra Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm bereketle dua edip, ferman etti: “Herkes kabını getirsin.” Koşuştular, geldiler. O ordu içinde hiçbir kap kalmadı, hepsini doldurdular. Hem fazla kaldı.

Sahabeden bir râvî demiş: “O bereketin gidişatından anladım: Eğer ehl-i arz gelseydi, onlara dahi kâfi gelecekti.”

(Mektubat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2023, s. 139)

***

Başta Buharî, Müslim, kütüb-ü sahiha Hazret-i Enes’ten nakl-i sahih ile haber veriyorlar ki:

Hazret-i Enes diyor: “Zevra nam mahalde, üç yüz kişi kadar Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ile beraberdik. İkindi namazı için abdest almayı emretti. Su bulunmadı. Yalnız bir parça su emretti; getirdik. Mübarek ellerini içine batırdı. Gördüm ki parmaklarından çeşme gibi su akıyor. Sonra, bütün maiyetindeki üç yüz adam geldiler, umumu abdest alıp, içtiler.”

İşte şu misali, Hazret-i Enes, üç yüz kişiyi temsil ederek haber veriyor. Mümkün müdür ki o üç yüz kişi, şu habere manen iştirak etmesinler; hem iştirak etmedikleri halde tekzip etmesinler.

(Mektubat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2023, s. 147)

***

Yine Müslim ve İbni Cerir-i Taberî gibi, hadisin dâhî imamları başta olarak, kütüb-ü sahiha, nakl-i sahih ile, meşhur Ebu Katâde’den haber veriyorlar ki:

Ebu Katâde diyor: “Mute gazve-i meşhuresinde, reislerin şehadetleri üzerine, imdada gidiyorduk. Bende bir kırba vardı. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, bana ferman etti:

اِحْفَظْ عَلَىَّ م۪يضَئَتَكَ فَسَيَكُونُ لَهَا نَبَاٌ عَظ۪يمٌ Yani ‘Kırbanı sakla; onun büyük işi var.’ Sonra susuzluk başladı. Yetmiş iki kişi idik. (Taberî’nin nakline göre, “üç yüz idik.”) Susuz kaldık. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm dedi: ‘Kırbanı getir.” Ben getirdim. O da aldı, ağzını ağzına getirdi; içine nefes etti, etmedi, bilmem. Sonra yetmiş iki kişi geldiler, içtiler, kaplarını doldurdular. Sonra ben aldım; verdiğim gibi kalmıştı.”

(Mektubat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2023, s. 150)

[1] Cehennemde birinizin dişi Uhud Dağından daha büyük olacak. (Kadı İyaz, Şifa, 1:342; Aliyyü’l-Karî, Şerhü’ş-Şifa, 1:298.)

سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَٓا اِلَّا مَا عَلَّمْتَنَٓا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَل۪يمُ الْحَك۪يمُ

Modülü İndir (PDF)

Modül_65.pdf
Size: 154,86 KB

Modül Değişiklik Önerisi Formu
Bu formu bitirebilmek için tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Değişiklik Önerisi
Yüklemek için tıklayın veya dosyayı bu alana sürükleyin.
peygamberimizin mucizeleri
Free
Seviye
Orta Seviye
Süre 40 dakika