Peygamber Mucizeleri ve Teknolojik Gelişmeler

Modül Temel Bilgileri

Modül (Alt Konu)

Peygamber Mucizeleri ve Teknolojik Gelişmeler

Amaçlar

Peygamber mucizeleri ile teknolojik gelişmeleri ilişkilendirir.

Yöntem ve Teknik-Etkinlik

Beyin fırtınası Mektup Yazma, Soru Cevap

Materyal ve Teknoloji

İşleniş/Öğrenme-Öğretme Süreci

  • Etkinlik-1
    • Işınlanma olarak bilinen olay insanlık tarihi boyunca gerçekleşmiş midir?
    • Herhangi bir araç yardımı olmaksızın rüzgâra binilebilir mi?
    • Ölüme muvakkat bir vücut rengi verilebilir mi?
    • Soruları sorularak öğrencilerin konuya ilişkin fikirleri alınır.
    • Fikirler oylanarak kabul görenler sıralanır.
    • İlgili metin ile beyin fırtınası sonucu karşılaştırılır.
  •  
  • Etkinlik-2
    • Öğrencilerden peygamber mucizelerinin teknolojik gelişmeler ile arasındaki ilişkiyle ilgili mektup yazılacağı söylenir.
    • Sevdikleri bir arkadaşına peygamberlerin hangi mucizesinin hangi teknolojik gelişmelere işaret ettiğini yazması istenir.
    • Hangi peygamberin ne tür mucizeler göstermiştir?
    • Gönüllü öğrencilerden mektupları okumaları istenir.

Ölçme ve Değerlendirme

Soru Cevap Yöntemi
  • Sonrasında metin okunarak teknolojik gelişmelerle peygamber mucizeleri arasında bağ kurulur.
  • Sonrasında Öğrencilere konuyla alakalı sualler yönlendirilebilir.
  • Örneğin;
  • Bu mucizelerin hangi teknolojik gelişmelere işaret etmiştir?
  • Bu mucizelerin peygamberlere neden verilmiştir?
  • İlişkili Metinler

    Kur’ân-ı Hakîm, enbiyaları, insanın cemaatlerine terakkiyat-ı maneviye cihetinde birer pişdar ve imam gönderdiği gibi, yine insanların terakkiyat-ı maddiye suretinde dahi, o enbiyanın her birisinin eline bazı harikalar verip yine o insanlara birer ustabaşı ve üstad etmiştir. Onlara mutlak olarak ittibaa emrediyor.

    İşte enbiyaların manevî kemâlâtını bahsetmekle insanları onlardan istifadeye teşvik ettiği gibi, mu’cizatlarından bahis dahi, onların nazirelerine yetişmeye ve taklitlerini yapmaya bir teşviki işmam ediyor.

    […]

    Meselâ, Hazret-i Süleyman Aleyhisselâmın bir mu’cizesi olarak teshir-i havayı beyan eden

    [1]وَلِسُلَيْمٰنَ الرّ۪يحَ غُدُوُّهَا شَهْرٌ وَ رَوَاحُهَا شَهْرٌ ayeti, “Hazret-i Süleyman, bir günde havada tayeran ile iki aylık bir mesafeyi kat’ etmiştir” der. İşte bunda işaret ediyor ki: Beşere yol açıktır ki, havada böyle bir mesafeyi kat’ etsin. Öyle ise, ey beşer, madem sana yol açıktır; bu mertebeye yetiş ve yanaş!

    Cenab-ı Hak, şu ayetin lisanıyla manen diyor: “Ey insan! Bir abdim heva-i nefsini terk ettiği için havaya bindirdim. Siz de nefsin tembelliğini bırakıp bazı kavânîn-i âdetimden güzelce istifade etseniz, siz de binebilirsiniz.”

    Hem Hazret-i Mûsa Aleyhisselâmın bir mu’cizesini beyan eden,

    [2]فَقُلْنَا اضْرِبْ بِعَصَاكَ الْحَجَرَ فَانْفَجَرَتْ مِنْهُ اثْنَتَا عَشْرَةَ عَيْنًا

    (ilâ âhir) bu ayet işaret ediyor ki, zemin tahtında gizli olan rahmet hazinelerinden, basit aletlerle istifade edilebilir. Hatta taş gibi bir sert yerde, bir asa ile, âb-ı hayat celb edilebilir. İşte şu ayet, bu mana ile beşere der ki: “Rahmetin en latîf feyzi olan âb-ı hayatı, bir asa ile bulabilirsiniz. Öyle ise, haydi çalış, bul!”

    Cenab-ı Hak şu ayetin lisan-ı remziyle manen diyor ki: “Ey insan! Madem Bana itimad eden bir abdimin eline öyle bir asa veriyorum ki, her istediği yerde âb-ı hayatı onunla çeker. Sen de Benim kavânîn-i rahmetime istinad etsen, şöyle, ona benzer veyahut ona yakın bir aleti elde edebilirsin. Haydi et!”

    İşte beşer terakkiyatının mühimlerinden birisi, bir aletin icadıdır ki, ekser yerlerde vurulduğu vakit suyu fışkırtıyor. Şu ayet, ondan daha ileri, nihayat ve gâyât-ı hududunu çizmiştir. Nasıl ki evvelki ayet, şimdiki hâl-i hazır tayyareden çok ileri nihayetlerinin noktalarını tayin etmiştir.

    Hem meselâ, Hazret-i İsa Aleyhisselâmın bir mu’cizesine dair:

    [3]وَاُبْرِئُ الْاَكْمَهَ وَالْاَبْرَصَ وَاُحْىِ الْمَوْتٰى بِاِذْنِ اللّٰهِ

    Kur’ân, Hazret-i İsa Aleyhisselâmın nasıl ahlâk-ı ulviyesine ittibaa beşeri sarihan teşvik eder; öyle de, şu elindeki sanat-ı âliyeye ve tıbb-ı Rabbanîye remzen tergib ediyor. İşte şu ayet işaret ediyor ki: “En müzmin dertlere dahi derman bulunabilir. Öyle ise, ey insan ve ey musibetzede benî Âdem! Me’yus olmayınız. Her dert, ne olursa olsun, dermanı mümkündür. Arayınız, bulunuz! Hatta ölüme de muvakkat bir hayat rengi vermek mümkündür.”

    Cenab-ı Hak, şu ayetin lisan-ı işaretiyle manen diyor ki: “Ey insan! Benim için dünyayı terk eden bir abdime iki hediye verdim: Biri manevî dertlerin dermanı, biri de maddî dertlerin ilâcı. İşte ölmüş kalpler nur-u hidayetle diriliyor. Ölmüş gibi hastalar dahi, onun nefesiyle ve ilâcıyla şifa buluyor. Sen de benim eczahane-i hikmetimde her derdine deva bulabilirsin. Çalış, bul! Elbette, ararsan bulursun.”

    İşte beşerin tıp cihetindeki şimdiki terakkiyatından çok ilerideki hududunu, şu ayet çiziyor ve ona işaret ediyor ve teşvik yapıyor.

    Hem meselâ, Hazret-i Davud Aleyhisselâm hakkında

    [4]وَاَلَنَّا لَهُ الْحَد۪يدَ ۝ وَاٰتَيْنَاهُ الْحِكْمَةَ وَفَصْلَ الْخِطَابِ

    Hazret-i Süleyman Aleyhisselâm hakkında  [5]وَاَسَلْنَا لَهُ عَيْنَ الْقِطْرِ ayetleri işaret ediyorlar ki, telyin-i hadid en büyük bir nimet-i İlâhiyedir ki, büyük bir peygamberinin fazlını onunla gösteriyor.

    Evet, telyin-i hadid, yani demiri hamur gibi yumuşatmak ve nühası eritmek ve madenleri bulmak, çıkarmak, bütün maddî sanayi-i beşeriyenin aslı ve anasıdır ve esası ve madenidir. İşte şu ayet işaret ediyor ki: “Büyük bir resule, büyük bir halife-i zemine, büyük bir mu’cize suretinde, büyük bir nimet olarak, telyin-i hadiddir ve demiri hamur gibi yumuşatmak ve tel gibi inceltmek ve bakırı eritmekle ekser sanayi-i umumiyeye medar olmaktır.” Madem bir resule, hem halife, yani hem manevî, hem maddî bir hâkime, lisanına hikmet ve eline sanat vermiş. Lisanındaki hikmete sarihan teşvik eder. Elbette, elindeki sanata dahi tergib işareti var.

    Cenab-ı Hak, şu ayetin lisan-ı işaretiyle manen diyor: “Ey benî Âdem! Evâmir-i teklifiyeme itaat eden bir abdimin lisanına ve kalbine öyle bir hikmet verdim ki, her şeyi kemâl-i vuzuh ile fasledip hakikatini gösteriyor. Ve eline de öyle bir sanat verdim ki, elinde, bal mumu gibi, demiri her şekle çevirir. Halifelik ve padişahlığına mühim kuvvet elde eder. Madem bu mümkündür, veriliyor; hem ehemmiyetlidir. Hem hayat-ı içtimaiyenizde ona çok muhtaçsınız.

    Siz de evâmir-i tekvîniyeme itaat etseniz, o hikmet ve o sanat, size de verilebilir; mürur-u zamanla yetişir ve yanaşabilirsiniz.”

    İşte beşerin sanat cihetinde en ileri gitmesi ve maddî kuvvet cihetinde en mühim iktidar elde etmesi, telyin-i hadid iledir ve izabe-i nühas iledir. Ayette nühas “kıtr” ile tabir edilmiş. Şu ayetler, umum nev-i beşerin nazarını şu hakikate çeviriyor ve şu hakikatin ne kadar ehemmiyetli olduğunu takdir etmeyen eski zaman insanlarına ve şimdiki tembellerine şiddetle ihtar ediyor.

    Hem meselâ, Hazret-i Süleyman Aleyhisselâm taht-ı Belkıs’ı yanına celb etmek için vezirlerinden bir âlim-i ilm-i celb dedi: “Gözünüzü açıp kapayıncaya kadar sizin yanınızda o tahtı hazır ederim” olan hâdise-i harikaya delâlet eden şu ayet,

    [6]قَالَ الَّذ۪ى عِنْدَهُ عِلْمٌ مِنَ الْكِتَابِ اَنَا اٰت۪يكَ بِه۪ قَبْلَ اَنْ يَرْتَدَّ اِلَيْكَ طَرْفُكَ فَلَمَّا رَاٰهُ مُسْتَقِرًّا عِنْدَهُ

    (ilâ âhir), işaret ediyor ki: Uzak mesafelerden eşyayı aynen veya sureten ihzar etmek mümkündür.

    Hem vakidir ki, risaletiyle beraber saltanatla müşerref olan Hazret-i Süleyman Aleyhisselâm, hem masumiyetine, hem de adaletine medar olmak için pek geniş olan aktâr-ı memleketine bizzat zahmetsiz muttali olmak ve raiyetinin ahvâlini görmek ve dertlerini işitmek, bir mu’cize suretinde Cenab-ı Hak ihsan etmiştir.

    Demek, Cenab-ı Hakka itimad edip, Süleyman Aleyhisselamın lisan-ı ismetiyle istediği gibi, o da lisan-ı istidadıyla Cenab-ı Hak’tan istese ve kavânîn-i âdetine ve inayetine tevfîk-ı hareket etse, ona dünya bir şehir hükmüne geçebilir. Demek, taht-ı Belkıs Yemen’de iken, Şam’da aynıyla veyahut suretiyle hazır olmuştur, görülmüştür. Elbette, taht etrafındaki adamların, suretleri ile beraber sesleri de işitilmiştir.

    İşte uzak mesafede, celb-i surete ve savta haşmetli bir surette işaret ediyor ve manen diyor: “Ey ehl-i saltanat! Adalet-i tamme yapmak isterseniz, Süleymanvârî, rûy-i zemini etrafıyla görmeye ve anlamaya çalışınız. Çünkü bir hâkim-i adaletpişe, bir padişah-ı raiyetperver, aktâr-ı memleketine her istediği vakit muttali olmak derecesine çıkmakla mes’uliyet-i maneviyeden kurtulur veya tam adalet yapabilir.”

    (Sözler, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2023, s. 285-289)

    [1] Rüzgârı da Süleyman’ın emrine verdik ki, sabah gidişi bir aylık, akşam dönüşü de bir aylık yol alırdı. (Sebe Suresi: 12.)

    [2] Biz ona “Asanı taşa vur” demiştik. Asasını vurduğu yerden on iki pınar fışkırdı. (Bakara Suresi: 60.)

    [3] Allah’ın izniyle anadan doğma körleri ve alaca hastalığına tutulanları iyileştirir ve ölüleri diriltirim. (Âl-i İmran Suresi: 49.)

    [4] Demiri onun için yumuşattık. (Sebe Suresi: 10.) • Ona ilim ve hikmet ile hakkı ve bâtılı açıkça ayırd eden bir ifade gücü verdik. (Sad Suresi: 20.)

    [5] Erimiş bakırı ona sel gibi akıttık. (Sebe Suresi: 12.)

    [6] Semavî kitapların esrarına vakıf bir âlim ise, “Sen daha gözünü açıp kapamadan ben onu sana getiririm,” dedi. Süleyman Belkıs’ın tahtını yanında hazır görünce… (Neml Suresi: 40.)

    سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَٓا اِلَّا مَا عَلَّمْتَنَٓا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَل۪يمُ الْحَك۪يمُ

    Modülü İndir (PDF)

    Modül_85.pdf
    Size: 227,33 KB

    Modül Değişiklik Önerisi Formu
    Bu formu bitirebilmek için tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
    Değişiklik Önerisi
    Yüklemek için tıklayın veya dosyayı bu alana sürükleyin.
    Peygamber Mucizeleri ve Teknolojik Gelişmeler
    Free
    Seviye
    Orta Seviye
    Süre 40 dakika
    Konu