Musibetlerin Hayırlı Cihetleri

Modül Temel Bilgileri

Modül (Alt Konu)

Musibetlerin Hayırlı Cihetleri

Amaçlar

Şer gözüken işlerde hayır olabileceğini bilir. Musibetler arkasında faydalı nasıl güzel neticelerin bulunduğunu açıklar.

Yöntem ve Teknik-Etkinlik

İlke çıkarma, Münazara, Anı Yazma

Materyal ve Teknoloji

İşleniş/Öğrenme-Öğretme Süreci

  • Etkinlik-1
    • Katılımcılar 3-4 kişilik gruplara ayrılır.
    • Her grup üyesi ilgili metni kullanarak kendine ilkeler çıkarır.
    • Çıkarılan ilkeler grup içinde okunup, grup ilkeleri olarak düzenlenir.
    • Birden fazla grup olması halinde gruplar ilkelerini paylaşır.
  • Etkinlik-2
    • 3-5 kişilik iki tane grup ve 3 kişilik bir jüri oluşturulur.
    • Birinci grup “Musibetler bizim için güzeldir.” görüşünü savunur.
    • İkinci grup “Musibetler bizim için kötüdür.” görüşünü savunur.
    • Gruplara metinden görüşlerini destekleyen cümleler çıkarmaları için beş dakikalık bir süre verilir.
    • Her konuşmacı için 2 dakikalık süre belirlenir.
    • Süre bitiminde önce “kötüdür” görüşünü savunan grup, sonra diğer grup üyeleri fikirlerini paylaşır.
    • Dinleyici grup beğendikleri konuşmacıları alkışlayarak jüriyi etkilemeye çalışır.
    • Gruplar inanılmayan fikirlerini savunmak zorunda kalabilir.
    • Jüri fikirlerini etkili bir şekilde savunan tarafı belirler.

Ölçme ve Değerlendirme

  • Öğrencilerden musibetlerin hayatımızdaki olumlu yönlerini gösterir birer anı yazmaları istenir.
  • Öğrencilere olayın kendi başlarından geçebileceği gibi şahit oldukları bir olay olabileceği söylenir.
  • Öğrencilerden gönüllü olan kişiler anılarını okuyabilir.
  • İlişkili Metinler

    İKİNCİ NOKTA

    [1]اَحْسَنَ كُلَّ شَىْءٍ خَلَقَهُ ayetinin bir sırrını izah eder.

    Şöyle ki:

    Her şeyde, hatta en çirkin görünen şeylerde, hakikî bir hüsün ciheti vardır. Evet, kâinattaki her şey, her hâdise, ya bizzat güzeldir, ona hüsn-ü bizzat denilir veya neticeleri cihetiyle güzeldir ki, ona hüsn-ü bilgayr denilir. Bir kısım hâdiseler var ki, zâhiri çirkin, müşevveştir. Fakat o zâhirî perde altında gayet parlak güzellikler ve intizamlar var. Ezcümle:

    Bahar mevsiminde fırtınalı yağmur, çamurlu toprak perdesi altında, nihayetsiz güzel çiçek ve muntazam nebatatın tebessümleri saklanmış. Ve güz mevsiminin haşin tahribatı, hazin firak perdeleri arkasında, tecelliyat-ı celâliye-i Sübhaniyenin mazharı olan kış hâdiselerinin tazyikinden ve tazibinden muhafaza etmek için nazdar çiçeklerin dostları olan nazenin hayvancıkları vazife-i hayattan terhis etmekle beraber, o kış perdesi altında nazenin, taze, güzel bir bahara yer ihzar etmektir. Fırtına, zelzele, veba gibi hâdiselerin perdeleri altında gizlenen pek çok manevî çiçeklerin inkişafı vardır. Tohumlar gibi neşv ü nemâsız kalan birçok istidat çekirdekleri, zâhiri çirkin görünen hâdiseler yüzünden sümbüllenip güzelleşir. Güya umum inkılâblar ve küllî tahavvüller birer manevî yağmurdur.

    Fakat insan, hem zâhirperest, hem hodgâm olduğundan, zâhire bakıp çirkinlikle hükmeder. Hodgâmlık cihetiyle, yalnız kendine bakan netice ile muhakeme ederek şer olduğuna hükmeder. Hâlbuki eşyanın insana ait gayesi bir ise, Sâniinin esmasına ait binlerdir. Meselâ, kudret-i fâtıranın büyük mu’cizelerinden olan dikenli otları ve ağaçları muzır, manasız telâkki eder. Hâlbuki onlar, otların ve ağaçların mücehhez kahramanlarıdırlar. Meselâ, atmaca kuşu serçelere tasliti, zâhiren rahmete uygun gelmez. Hâlbuki serçe kuşunun istidadı, o taslit ile inkişaf eder. Meselâ, “kar”ı pek bâridâne ve tatsız telâkki ederler. Hâlbuki o bârid, tatsız perdesi altında o kadar hararetli gayeler ve öyle şeker gibi tatlı neticeler vardır ki, tarif edilmez.

    Hem insan, hodgâmlık ve zâhirperestliğiyle beraber, her şeyi kendine bakan yüzüyle muhakeme ettiğinden, pek çok mahz-ı edebî olan şeyleri, hilâf-ı edep zanneder. Meselâ, alet-i tenasül-ü insan, insan nazarında bahsi hacaletâverdir. Fakat şu perde-i hacalet, insana bakan yüzdedir. Yoksa, hilkate, sanata ve gâyât-ı fıtrata bakan yüzler öyle perdelerdir ki, hikmet nazarıyla bakılsa ayn-ı edeptir, hacalet ona hiç temas etmez.

    İşte menba-ı edep olan Kur’ân-ı Hakîm’in bazı tabiratı bu yüzler ve perdelere göredir. Nasıl ki bize görünen çirkin mahlûkların ve hâdiselerin zâhirî yüzleri altında gayet güzel ve hikmetli sanat ve hilkatine bakan güzel yüzler var ki, Sâniine bakar ve çok güzel perdeler var ki, hikmetleri saklar ve pek çok zâhirî intizamsızlıklar ve karışıklıklar var ki pek muntazam bir kitabet-i kudsiyedir.

    (Sözler, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2023, s. 259)

     

    ***

    Madem mazlum zalim ile beraber musibete düşmek, hikmet-i İlâhiyece lâzım geliyor; acaba o bîçare mazlumların rahmet ve adaletten hisseleri nedir?

    Bu suâle karşı cevaben denildi ki: O musibetteki gazab ve hiddet içinde, onlara bir rahmet cilvesi var. Çünkü o masumların fânî malları, onların hakkında sadaka olup, bâkî bir mal hükmüne geçtiği gibi, fânî hayatları dahi bir bâkî hayatı kazandıracak derecede, bir nevi şehadet hükmünde olarak, nisbeten az ve muvakkat bir meşakkat ve azaptan büyük ve daimî bir kazancı kazandıran bu zelzele, onlar hakkında, ayn-ı gazab içinde bir rahmettir.

    (Sözler, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2023, s. 199)

    ***

    BEŞİNCİ DEVA

    Ey maraza müptelâ hasta! Bu zamanda tecrübemle kanaatim gelmiştir ki hastalık bazılara bir ihsan-ı İlâhîdir, bir hediye-i Rahmanîdir. Bu sekiz dokuz senedir, liyakatsiz olduğum halde, bazı genç zatlar hastalık münasebetiyle dua için benimle görüştüler. Dikkat ettim ki hangi hastalıklı genci gördüm, sair gençlere nisbeten ahiretini düşünmeye başlıyor. Gençlik sarhoşluğu yok. Gaflet içindeki hayvanî hevesattan bir derece kendini kurtarıyor. Ben de bakıyordum, onların tahammül dahilindeki hastalıklarını bir ihsan-ı İlâhî olduğunu ihtar ederdim. Derdim ki:

    “Kardeşim, senin bu hastalığının aleyhinde değilim. Hastalık için sana karşı bir şefkat hissedip acımıyorum ki dua edeyim. Hastalık seni tam uyandırıncaya kadar sabra çalış. Ve hastalık vazifesini bitirdikten sonra Hâlık-ı Rahîm inşaallah sana şifa verir.”

    Hem derdim: “Senin bir kısım emsalin, sıhhat belâsıyla gaflete düşüp, namazı terk edip, kabri düşünmeyip, Allah’ı unutup, bir saatlik hayat-ı dünyeviyenin zâhirî keyfiyle hadsiz bir hayat-ı ebediyesini sarsar, zedeler, belki de harap eder. Sen hastalık gözüyle, her halde gideceğin bir menzilin olan kabrini ve daha arkasında uhrevî menzilleri görürsün ve onlara göre davranıyorsun. Demek, senin için hastalık bir sıhhattir; bir kısım emsalindeki sıhhat bir hastalıktır.”

     

    (Lem’alar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2022, s. 329)

    [1] O her şeyi en güzel şekilde yarattı. (Secde Suresi: 7.)

    Modülü İndir (PDF)

    Modül_116.pdf
    Size: 148,51 KB

    Modül Değişiklik Önerisi Formu
    Bu formu bitirebilmek için tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
    Değişiklik Önerisi
    Yüklemek için tıklayın veya dosyayı bu alana sürükleyin.
    musibetlerin hayırlı neticeleri
    Free
    Seviye
    Orta Seviye
    Süre 40 dakika
    Konu