İnsanın Yaratılış Gayesi
Modül Temel Bilgileri
Modül (Alt Konu)
Amaçlar
Yöntem ve Teknik-Etkinlik
Materyal ve Teknoloji
İşleniş/Öğrenme-Öğretme Süreci
- Etkinlik-1
- Öğrenciler 4-5 kişilik gruplara ayrılır.
- Öğrencilerin yönelimleri göz önünde bulundurularak aşağıdaki konulara göre gruplar oluşturulur.
- Drama etkinliğini aşağıdaki metindeki olay örgüsüne göre yapılacaktır.
- Meselâ, bir zât bir hizmetçisine yirmi altın verdi; tâ mahsus bir kumaştan kendisine bir kat libas alsın. O hizmetçi gitti, o kumaşın a'lâsından mükemmel bir libas aldı, giydi.
- Sonra gördü ki: O zât, diğer bir hizmetkârına bin altın verip, bir kâğıt içinde bazı şeyler yazılı olarak onun cebine koydu, ticarete gönderdi. Şimdi, her aklı başında olan bilir ki; o sermaye, bir kat libas almak için değil. Çünki evvelki hizmetkâr, yirmi altınla en a'lâ kumaştan bir kat libas almış olduğundan, elbette bu bin altın, bir kat libasa sarfedilmez. Şayet bu ikinci hizmetkâr, cebine konulan kâğıdı okumayıp, belki evvelki hizmetçiye bakıp, bütün parayı bir dükkâncıya bir kat libas için verip, hem o kumaşın en çürüğünden ve arkadaşının libasından elli derece aşağı bir libas alsa, elbette o hâdim nihayet derecede ahmaklık etmiş olacağı için şiddetle tazib ve hiddetle te'dib edilecektir.
- Gruplar kendi aralarında görev dağılımı yapar.
- Hazırlanmaları için öğrencilere 15 dakika süre verilir.
- Öğrenciler hazırladıkları skeçleri canlandırır.
- Skeçler değerlendirilir.
Ölçme ve Değerlendirme
İlişkili Metinler
﷽
[1]وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ
Bu ayet-i uzmanın sırrıyla, insanın bu dünyaya gönderilmesinin hikmeti ve gayesi, Hâlık-ı Kâinat’ı tanımak ve Ona iman edip ibadet etmektir. Ve o insanın vazife-i fıtratı ve fariza-i zimmeti, marifetullah ve iman-ı billâhtır. Ve iz’an ve yakîn ile vücudunu ve vahdetini tasdik etmektir.
(Şualar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2022, s. 121)
***
Ey sersem nefsim ve ey pürheves arkadaşım! Âyâ zannediyor musunuz ki, vazife-i hayatınız yalnız terbiye-i medeniye ile güzelce muhafaza-i nefis etmek, ayıp olmasın, batın ve fercin hizmetine mi münhasırdır? Yahut zannediyor musunuz ki, hayatınızın makinesinde dercedilen şu nazik letaif ve maneviyat ve şu hassas a’zâ ve âlât ve şu muntazam cevârih ve cihazat ve şu mütecessis havas ve hissiyatın gaye-i yegânesi, şu hayat-ı fâniyede, nefs-i rezilenin, hevesat-ı süfliyenin tatmini için istimaline mi münhasırdır? Hâşâ ve kellâ!
Belki vücudunuzda şunların yaratılması ve fıtratınızda bunların gaye-i idhali, iki esastır:
Biri: Cenab-ı Mün’im-i Hakikî’nin bütün nimetlerinin her bir çeşitlerini size ihsas ettirip şükrettirmekten ibarettir. Siz de hissedip şükür ve ibadetini etmelisiniz.
İkincisi: Âleme tecellî eden esma-i kudsiye-i İlâhiyenin bütün tecelliyatının aksamını, birer birer size o cihazat vasıtasıyla bildirip, tattırmaktır. Siz dahi, tatmakla tanıyarak iman getirmelisiniz.
İşte bu iki esas üzerine, kemâlât-ı insaniye neşv ü nemâ bulur, bununla insan insan olur.
İnsaniyetin cihazatı, hayvan gibi hayat-ı dünyeviyeyi kazanmak için verilmemiş olduğuna, şu temsil sırrıyla bak:
Meselâ, bir zat, bir hizmetçisine yirmi altın verdi. Tâ mahsus bir kumaştan, kendisine bir kat libas alsın. O hizmetçi gitti, o kumaşın a’lâsından mükemmel bir libas aldı, giydi.
Sonra gördü ki, o zat, diğer bir hizmetkârına bin altın verip, bir kâğıt içinde bazı şeyler yazılı olarak, onun cebine koydu; ticarete gönderdi.
Şimdi her aklı başında olan bilir ki, o sermaye, bir kat libas almak için değil. Çünkü evvelki hizmetkâr, yirmi altınla en a’lâ kumaştan bir kat libas almış olduğundan; elbette bu bin altın, bir kat libasa sarf edilmez. Şayet bu ikinci hizmetkâr, cebine konulan kâğıdı okumayıp, belki evvelki hizmetçiye bakıp, bütün parayı bir dükkâncıya, bir kat libas için verip hem o kumaşın en çürüğünden ve arkadaşının libasından elli derece aşağı bir libas alsa, elbette o hâdim, nihayet derecede ahmaklık etmiş olacağı için şiddetle tâzib ve hiddetle te’dib edilecektir.
Ey nefsim ve ey arkadaşım! Aklınızı başınıza toplayınız. Sermaye-i ömür ve istidad-ı hayatınızı hayvan gibi, belki hayvandan çok aşağı bir derecede şu hayat-ı fâniye ve lezzet-i maddiyeye sarf etmeyiniz. Yoksa sermayece en a’lâ hayvandan elli derece yüksek olduğunuz hâlde, en ednasından elli derece aşağı düşersiniz.
Ey gafil nefsim! Senin hayatının gayesini ve hayatının mahiyetini, hem hayatının suretini, hem hayatının sırr-ı hakikatini, hem hayatının kemâl-i saadetini bir derece anlamak istersen, bak.
❑ Senin hayatının gayelerinin icmali dokuz emirdir:
- Birincisi şudur ki: Senin vücudunda konulan duygular terazileriyle, rahmet-i İlâhiyenin hazinelerinde iddihar edilen nimetleri tartmaktır ve küllî şükretmektir.
- İkincisi: Senin fıtratında vaz’ edilen cihazatın anahtarlarıyla, esma-i kudsiye-i İlâhiyenin gizli definelerini açmaktır, Zat-ı Akdes’i o esma ile tanımaktır.
- Üçüncüsü: Şu teşhirgâh-ı dünyada, mahlûkat nazarında, esma-i İlâhiyenin sana taktıkları garib sanatlarını ve latîf cilvelerini bilerek, hayatınla teşhir ve izhar etmektir.
- Dördüncüsü: Lisan-ı hâl ve kàlinle Hâlık’ının dergâh-ı rububiyetine ubudiyetini ilân etmektir.
- Beşincisi: Nasıl bir asker, padişahından aldığı türlü türlü nişanları resmî vakitlerde takıp, padişahın nazarında görünmekle onun iltifatat-ı âsârını gösterdiği gibi, sen dahi, esma-i İlâhiyenin cilvelerinin sana verdikleri letaif-i insaniye murassaatıyla bilerek süslenip, o Şahid-i Ezelî’nin nazar-ı şuhud ve işhadına görünmektir.
- Altıncısı: Zevi’l-hayat olanların tezahürat-ı hayatiye denilen, Hâlık’larına tahiyyatları ve rumuzat-ı hayatiye denilen, Sâni’lerine tesbihatları ve semerat ve gâyât-ı hayatiye denilen, Vâhibü’l-Hayat’a arz-ı ubudiyetlerini bilerek müşahede etmek, tefekkür ile görüp, şehadetle göstermektir.
- Yedincisi: Senin hayatına verilen cüz’î ilim ve kudret ve irade gibi sıfât ve hâllerinden küçük numunelerini vahid-i kıyasî ittihaz ile, Hâlık-ı Zülcelâl’in sıfât-ı mutlakasını ve şuun-u mukaddesesini o ölçüler ile bilmektir. Meselâ, sen, cüz’î iktidarın ve cüz’î ilmin ve cüz’î iraden ile bu haneyi muntazam yaptığından, şu kasr-ı âlemin senin hanenden büyüklüğü derecesinde, şu âlemin ustasını o nisbette Kadîr, Alîm, Hakîm, Müdebbir bilmek lâzımdır.
- Sekizincisi: Şu âlemdeki mevcudatın her biri, kendine mahsus bir dil ile Hâlık’ının vahdaniyetine ve Sâniinin rububiyetine dair manevî sözlerini fehmetmektir.
- Dokuzuncusu: Acz ve zaafın, fakr ve ihtiyacın ölçüsüyle, kudret-i İlâhiye ve gınâ-i Rabbaniyenin derecat-ı tecelliyatını anlamaktır. Nasıl ki açlığın dereceleri nisbetinde ve ihtiyacın envâı miktarınca, taamın lezzeti ve derecatı ve çeşitleri anlaşılır. Onun gibi, sen de nihayetsiz aczin ve fakrınla, nihayetsiz kudret ve gınâ-i İlâhiyenin derecatını fehmetmelisin.
İşte senin hayatının gayeleri, icmalen, bunlar gibi emirlerdir.
(Sözler, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2023, s. 151)
[1] Cinleri ve insanları ancak Bana iman ve ibadet etsinler diye yarattım. (Zariyat Suresi: 56.)
سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَٓا اِلَّا مَا عَلَّمْتَنَٓا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَل۪يمُ الْحَك۪يمُ