Bediüzzaman’ın Gayesi
Modül Temel Bilgileri
Modül (Alt Konu)
Amaçlar
Yöntem ve Teknik-Etkinlik
Materyal ve Teknoloji
İşleniş/Öğrenme-Öğretme Süreci
- Etkinlik-1
- Talebelere birbiriyle mücadele halinde olan iki tarafın -Bediüzzaman ve ehl-i dalalet- olduğu anlatılır ve Bediüzzaman’ın hayatıyla alakadar icmalen malumat verilir.
- Talebelerden metin içinden tarafların özelliklerini araştırmaları istenir.
- Seçilen talebeden taraflardan birinin bir özelliğini söylemesi istenir.
- Diğer talebelerden seçilen talebenin söylediği özellikten hangi taraf olduğunu bilmeleri istenir.
- Seçilen talebe diğer öğrencilere tarafları bilene kadar ipucu vermeye devam eder.
Ölçme ve Değerlendirme
İlişkili Metinler
Bir tek gayem vardır:
O da, mezara yaklaştığım bu zamanda İslâm memleketi olan bu vatanda Bolşevik baykuşlarının seslerini işitiyoruz. Bu ses, âlem-i İslâm’ın iman esaslarını zedeliyor; halkı, bilhassa gençleri imansız yaparak kendisine bağlıyor. Ben bütün mevcudiyetimle bunlarla mücadele ederek gençleri ve Müslümanları imana davet ediyorum, bu imansız kitleye karşı mücadele ediyorum. Bu mücahedem ile inşaallah Allah huzuruna girmek istiyorum. Bütün faaliyetim budur. Beni bu gayemden alıkoyanlar da korkarım ki Bolşevikler olsun! Bu iman düşmanlarına karşı mücahede açan dindar kuvvetlerle el ele vermek, benim için mukaddes bir gayedir. Beni serbest bırakınız. El birliğiyle, komünistlikle zehirlenen gençlerin ıslahına ve memleketin imanına, Allah’ın birliğine hizmet edeyim.
(Şualar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2022, s. 523)
***
Hey efendiler! Ben imanın cereyanındayım. Karşımda imansızlık cereyanı var. Başka cereyanlarla alâkam yok. O adamlardan ücret mukabilinde iş görenler, belki kendini bir derece mazur görüyor. Fakat ücretsiz, hamiyet namına bana karşı tarafgirâne, rakîbâne vaziyet almak ve ilişmek ve eziyet etmek, gayet fena bir hatadır. Çünkü sâbıkan ispat edildiği gibi, siyaset-i dünya ile hiç alâkadar değilim. Yalnız bütün vaktimi ve hayatımı hakaik-ı imaniye ve Kur’âniyeye hasr ve vakfetmişim. Madem böyledir; bana eziyet verip rakîbâne ilişen adam düşünsün ki o muamelesi zındıka ve imansızlık namına imana ilişmek hükmüne geçer.
(Mektubat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2023, s. 87)
***
“Bana ıztırap veren,” dedi, “yalnız İslâmın maruz kaldığı tehlikelerdir. Eskiden tehlikeler hariçten gelirdi; onun için mukavemet kolaydı. Şimdi tehlike içeriden geliyor. Kurt, gövdenin içine girdi. Şimdi, mukavemet güçleşti. Korkarım ki, cemiyetin bünyesi buna dayanamaz. Çünkü düşmanı sezmez. Can damarını koparan, kanını içen en büyük hasmını dost zanneder. Cemiyetin basiret gözü böyle körleşirse, iman kalesi tehlikededir. İşte benim ıztırâbım, yegâne ıztırabım budur. Yoksa, şahsımın mâruz kaldığı zahmet ve meşakkatleri düşünmeye bile vaktim yoktur. Keşke bunun bin misli meşakkate maruz kalsam da, iman kalesinin istikbali selâmette olsa!”
Tarihçe-i Hayat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2023, s. 643
***
Ehl-i dalâlet, muvakkat hayata karşı mücadele ediyorlar. Bizler, ölüme karşı nur-u Kur’ân ile cidaldeyiz. Onların en büyük meselesi –muvakkat olduğu için– bizim meselemizin en küçüğüne –bekaya baktığı için– mukabil gelmiyor. Madem onlar divanelikleriyle bizim muazzam meselelerimize tenezzül edip karışmıyorlar; biz, neden kudsî vazifemizin zararına onların küçük meselelerini merakla takip ediyoruz?
(Emirdağ Lahikası, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2021, 21. Mektup, s. 72)