Ailenin Ehemmiyeti ve Korunması
Modül Temel Bilgileri
Modül (Alt Konu)
Amaçlar
Yöntem ve Teknik-Etkinlik
Materyal ve Teknoloji
İşleniş/Öğrenme-Öğretme Süreci
- Etkinlik-1
- Katılımcılar duruma göre gruplara ayrılabilir.
- İlgili metinlerdeki kelime ve kelime grupları kullanılarak akrostiş yazılması istenir.
- Grup sayısınca hazırlanmış “aile hayatının önemi” başlığı yukarıdan aşağı yazılır.
- Her bir harf için metin kullanılarak anlamlı bir ifade yazılması istenir.
- Akrostişler sınıfla paylaşılır.
Ölçme ve Değerlendirme
İlişkili Metinler
* Nev-i beşerin hayat-ı dünyeviyesinde en cemiyetli merkez ve en esaslı zemberek ve dünyevî saadet için bir cennet, bir melce, bir tahassungâh ise, aile hayatıdır. Ve herkesin hanesi, küçük bir dünyasıdır. Ve o hane ve aile hayatının hayatı ve saadeti ise, samimî ve ciddî ve vefadarâne hürmet ve hakikî ve şefkatli ve fedakârâne merhamet ile olabilir. Ve bu hakikî hürmet ve samimî merhamet ise, ebedî bir arkadaşlık ve daimî bir refakat ve sermedî bir beraberlik ve hadsiz bir zamanda ve hududsuz bir hayatta birbiriyle pederâne, ferzendâne, kardeşâne, arkadaşâne münasebetlerin bulunmak fikriyle, akidesiyle olabilir.
Meselâ, der: “Bu haremim, ebedî bir âlemde, ebedî bir hayatta daimî bir refika-i hayatımdır. Şimdilik ihtiyar ve çirkin olmuş ise de, zararı yok. Çünkü ebedî bir güzelliği var; gelecek. Ve böyle daimî arkadaşlığın hatırı için her bir fedakârlığı ve merhameti yaparım” diyerek, o ihtiyare karısına, güzel bir huri gibi muhabbetle, şefkatle, merhametle mukabele edebilir. Yoksa kısacık, bir iki saat sûrî bir refakatten sonra ebedî bir firak ve müfarakata uğrayan arkadaşlık, elbette gayet sûrî ve muvakkat ve esassız, hayvan gibi bir rikkat-i cinsiye manasında ve bir mecazî merhamet ve sun’î bir hürmet verebilir. Ve hayvanatta olduğu gibi, başka menfaatler ve sair galib hisler, o hürmet ve merhameti mağlup edip, o dünya cennetini cehenneme çevirir.
(Sözler, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2023, s. 119)
***
Kadın ve erkek ortasında gayet esaslı ve şiddetli münasebet, muhabbet ve alâka, yalnız dünyevî hayatın ihtiyacından ileri gelmiyor. Evet, bir kadın, kocasına yalnız hayat-ı dünyeviyeye mahsus bir refika-i hayat değildir. Belki hayat-ı ebediyede dahi bir refika-i hayattır.
Madem hayat-ı ebediyede dahi kocasına refika-i hayattır; elbette, ebedî arkadaşı ve dostu olan kocasının nazarından gayrı, başkasının nazarını kendi mehasinine celb etmemek ve onu darıltmamak ve kıskandırmamak lâzım gelir.
[…]
Şer’an koca, karıya küfüv olmalı, yani, birbirine münasip olmalı. Bu küfüv ve denk olmak, en mühimi, diyanet noktasındadır.
Ne mutlu o kocaya ki, kadınının diyanetine bakıp taklit eder; refikasını hayat-ı ebediyede kaybetmemek için mütedeyyin olur.
Bahtiyardır o kadın ki, kocasının diyanetine bakıp “Ebedî arkadaşımı kaybetmeyeyim” diye takvaya girer.
Veyl o erkeğe ki, saliha kadınını ebedî kaybettirecek olan sefahete girer.
Ne bedbahttır o kadın ki, müttakî kocasını taklit etmez, o mübarek ebedî arkadaşını kaybeder.
Binler veyl o iki bedbaht zevc ve zevceye ki, birbirinin fıskını ve sefahetini taklit ediyorlar, birbirine ateşe atılmasında yardım ediyorlar.
(Lem’alar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2022, s. 317)
***
Ekl ve şürb ve muamele-i zevciye, gerçi bu dünyada bir ihtiyaçtan gelir, bir vazifeye gider; fakat o vazifeye bir ücret-i muaccele olarak, öyle mütenevvi leziz lezzet içlerine bırakılmıştır ki, sair lezâize tereccüh ediyor. Madem bu dâr-ı elemde bu kadar acib ve ayrı ayrı lezzetlere medar, ekl ve nikâhtır; elbette dâr-ı lezzet ve saadet olan Cennette, o lezzetler, o kadar ulvî bir suret alıp ve vazife-i dünyeviyenin uhrevî ücretini de lezzet olarak ona katarak ve dünyevî ihtiyacı dahi uhrevî bir hoş iştiha suretinde ilâve ederek, Cennete lâyık ve ebediyete münasip, en câmi’ hayattar bir maden-i lezzet olur.
(Sözler, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2023, s. 564)
***
Saadet-i cismaniyedir. Bunun esasları mesken, ekl, nikâh olmak üzere üçtür. Ve bu üç esasın derecelerine göre, saadet-i cismaniye tebeddül eder. Ve bu kısım saadeti ikmal ve itmam eden, hulûd ve devamdır. Çünkü saadet devam etmezse, zıddına inkılâp eder.
[…]
Saadetin esaslarından nikâh ise: Evet, insanın en fazla ihtiyacını tatmin eden, kalbine mukabil bir kalbin mevcut bulunmasıdır ki; her iki taraf, sevgilerini, aşklarını, şevklerini mübadele etsinler ve lezaizde birbirine ortak, gam ve kederli şeylerde de yekdiğerine muavin ve yardımcı olsunlar.
Evet, bir işte mütehayyir kalan veya bir şeye dalarak tefekkür eden adam –velev zihnen olsun– ister ki, birisi gelsin, kendisiyle o hayreti, o tefekkürü paylaşsın.
Kalplerin en latifi, en şefiki kısm-ı sani ile tabir edilen kadın kalbidir. Fakat kadın ile ruhî imtizacı (geçim) ikmal eden, kalbî ünsiyet ve ülfeti itmam eden, sûrî ve zâhirî olan arkadaşlığı samimîleştiren, kadının iffetiyle ahlâk-ı seyyieden temiz ve pak bulunması ve çirkin arızalardan hâlî olmasıdır.
(İşârâtü’l-İ’câz, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2022, s. 231-232)
***
Hem Kur’ân merhameten, kadınların hürmetini muhafaza için hayâ perdesini takmasını emreder; tâ hevesat-ı rezilenin ayağı altında o şefkat madenleri zillet çekmesinler, alet-i hevesat, ehemmiyetsiz bir meta hükmüne geçmesinler. (HÂŞİYE)[1] Medeniyet ise, kadınları yuvalarından çıkarıp, perdelerini yırtıp, beşeri de baştan çıkarmıştır. Hâlbuki aile hayatı, kadın-erkek mabeyninde mütekabil hürmet ve muhabbetle devam eder. Hâlbuki açık saçıklık samimî hürmet ve muhabbeti izale edip, ailevî hayatı zehirlemiştir.
(Sözler, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2023, s. 461)
***
Tesettür, kadınlar için fıtrîdir ve fıtratları iktiza ediyor. Çünkü kadınlar hilkaten zaife ve nazik olduklarından, kendilerini ve hayatından ziyade sevdiği yavrularını himaye edecek bir erkeğin himaye ve yardımına muhtaç bulunduğundan, kendini sevdirmek ve nefret ettirmemek ve istiskale maruz kalmamak için fıtrî bir meyli var.
Lem’alar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2022, s. 315
***
Kadınlar Yuvalarından Çıkıp Beşeri
Yoldan Çıkarmış; Yuvalarına Dönmeli
…
Mim’siz medeniyet, taife-i nisâyı yuvalardan uçurmuş, hürmetleri de kırmış, mebzul metaı yapmış. Şer’-i İslâm onları
Rahmeten davet eder eski yuvalarına. Hürmetleri orada; rahatları evlerde, hayat-ı ailede. Temizlik ziynetleri;
Haşmetleri hüsn-ü hulk, lütuf ve cemali ismet, hüsn-ü kemâli şefkat, eğlencesi evlâdı. Bunca esbab-ı ifsad, demir sebat kararı
Lâzımdır, tâ dayansın. Bir meclis-i ihvanda, güzel karı girdikçe, riya ile rekabet, haset ile hodgâmlık depretir damarları.
Yatmış olan hevesat birden bire uyanır. Taife-i nisâda serbestî inkişafı, sebep olmuş beşerde ahlâk-ı seyyienin birden bire inkişafı.
Sözler, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2023, s. 813
***
Malûmdur ki, kesret-i nesil, herkesçe matlubdur. Hiçbir millet ve hükümet yoktur ki, kesret-i tenasüle taraftar olmasın. Hatta Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etmiş:
تَنَاكَحُوا تَكَاثَرُوا فَاِنّ۪ى اُبَاه۪ى بِكُمُ الْاُمَمَ (ev kemâ kàl). Yani, “İzdivaç ediniz, çoğalınız. Ben kıyamette sizin kesretinizle iftihar edeceğim.”
Halbuki tesettürün ref’i, izdivacı teksir etmeyip çok azaltıyor. Çünkü en serseri ve asrî bir genç dahi refika-i hayatını namuslu ister. Kendi gibi asrî, yani açık saçık olmasını istemediğinden bekâr kalır, belki de fuhşa sülûk eder.
Kadın öyle değil; o derece kocasını inhisar altına alamaz. Çünkü kadının –aile hayatında müdîr-i dahilî olmak haysiyetiyle kocasının bütün malına, evlâdına ve her şeyine muhafaza memuru olduğundan– en esaslı hasleti sadâkattir, emniyettir. Açık saçıklık ise, bu sadâkati kırar, kocası nazarında emniyeti kaybeder, ona vicdan azabı çektirir. Hatta erkeklerde iki güzel haslet olan cesaret ve sehavet kadınlarda bulunsa, bu emniyete ve sadâkate zarar olduğu için ahlâk-ı seyyiedendir, kötü haslet sayılırlar. Fakat kocasının vazifesi, ona hazinedarlık ve sadâkat değil, belki himayet ve merhamet ve hürmettir. Onun için o erkek inhisar altına alınmaz, başka kadınları da nikâh edebilir.
(Lem’alar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2022, s. 318)
***
Bu sene inzivada iken ve hayat-ı içtimaiyeden çekildiğim halde, bazı Nurcu kardeşlerimin ve hemşirelerimin hatırları için dünyaya baktım. Benimle görüşen ekserî dostlardan, kendi ailevî hayatlarından şekvâlar işittim. “Eyvah!” dedim. “İnsanın, hususan Müslümanın tahassungâhı ve bir nevi cenneti ve küçük bir dünyası aile hayatıdır. Bu da mı bozulmaya başlamış?” dedim. Sebebini aradım. Bildim ki, nasıl İslâmiyetin hayat-ı içtimaiyesine ve dolayısıyla din-i İslâm’a zarar vermek için gençleri yoldan çıkarmak ve gençlik hevesatıyla sefahete sevk etmek için bir iki komite çalışıyormuş. Aynen öyle de, bîçare nisâ taifesinin gafil kısmını dahi yanlış yollara sevk etmek için bir iki komitenin tesirli bir surette perde altında çalıştığını hissettim. Ve bildim ki, bu millet-i İslâm’a bir dehşetli darbe, o cihetten geliyor. Ben de siz hemşirelerime ve gençleriniz olan manevî evlâtlarıma kat’iyen beyan ediyorum ki:
Kadınların saadet-i uhreviyesi gibi saadet-i dünyeviyeleri de ve fıtratlarındaki ulvî seciyeleri de, bozulmaktan kurtulmanın çare-i yegânesi, daire-i İslâmiyedeki terbiye-i diniyeden başka yoktur. Rusya’da o bîçare taifenin ne hale girdiğini işitiyorsunuz.
[…]
İşte Risale-i Nur’un bu mealdeki cümlelerinin manası budur ki:
Bu zamanda aile hayatının ve dünyevî ve uhrevî saadetinin ve kadınlarda ulvî seciyelerin inkişafının sebebi, yalnız daire-i Şeriattaki âdâb-ı İslâmiyetle olabilir.
[…]
Demek onlar daire-i terbiye-i İslâmiye içinde mes’ud bir aile hayatını geçirmeye mahsus bir nevi mübarek mahlûkturlar. Bu mübarekleri ifsad eden komiteler kahrolsunlar! Allah, bu hemşirelerimi de bu serserilerin şerlerinden muhafaza eylesin. Âmin.
Hemşirelerim, mahremce bu sözümü size söylüyorum:
Maişet derdi için serseri, ahlâksız, Frenkmeşreb bir kocanın tahakkümü altına girmektense, fıtratınızdaki iktisad ve kanaatle, köylü masum kadınların nafakalarını kendileri çıkarmak için çalışmaları nev’inden kendinizi idareye çalışınız, satmaya çalışmayınız. Şayet size münasip olmayan bir erkek kısmet olsa, siz kısmetinize razı olunuz ve kanaat ediniz. İnşaallah, rızanız ve kanaatinizle o da ıslah olur. Yoksa şimdiki işittiğim gibi mahkemelere boşanmak için müracaat edeceksiniz. Bu da, haysiyet-i İslâmiye ve şeref-i milliyemize yakışmaz.
(Lem’alar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2022, s. 322-324)
***
Risale-i Nur, aile hayatına büyük bir fayda verip hanımların iffet ve namus ve ismetle ve saadetle hayat geçirmelerini temin ettiğinden, kadınlar Risale-i Nur’a çoklukla rağbet göstermektedirler.
(Emirdağ Lahikası, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2021, 357. Mektup, s. 552)
[1] HÂŞİYE: Tesettür-ü nisvan hakkında Otuz Birinci Mektub’un Yirmi Dördüncü Lem’ası gayet kat’î bir surette ispat etmiştir ki “Tesettür kadınlar için fıtrîdir, ref’-i tesettür fıtrata münafidir.”