Tarafgirlik, İnat ve Haset
Modül Temel Bilgileri
Modül (Alt Konu)
Amaçlar
Yöntem ve Teknik-Etkinlik
Materyal ve Teknoloji
İşleniş/Öğrenme-Öğretme Süreci
- Etkinlik-1
- Hayat ı içtimaiyedeki fertler arasındaki tarafgirlik ve inat duygularının öne çıkması haset illetini netice verdiği gibi haset de adavet hastalığını netice vermektedir.
- İnat ve tarafgirlik hissini doğuran sebepler nelerdir?
- Hased ve adavet duygularını kuranî bir yöntemle nasıl tedavi edebiliriz?
- Toplumda fertler arasında hasedin olmadığı örnekler verebilir misiniz?
- Toplum içerisinde inat ve tarafgirliğe çarpıcı örnekler verebilir misiniz?
- Öğrenciler 3-4 kişilik gruplara ayrılır. Tek grup olarak da kullanılır.
- Balık kılçığı resmi olan çalışma kâğıdı öğrencilere dağıtılır ya da öğrencilerin kendilerinin çizmeleri istenir.
- Öğrencilerden tarafgirlik inat ve hasedin sebeplerini balık kılçığının üst tarafındaki kılçıklara, sonuçlarını ise alt tarafındaki kılçıklara yazmaları söylenir.(ya da ana sebepler ana kılçıklara sebebin alt sebebi de ara kılçıklara yazılır)
- Öğrencilerden balık kılçıklarını paylaşmaları ve açıklamaları istenir.
- Balık kılçıkları üzerine değerlendirmeler yapılır.
Ölçme ve Değerlendirme
İlişkili Metinler
﷽
Birincisi: Sen mesleğini ve efkârını hak bildiğin vakit, “Mesleğim haktır veya daha güzeldir” demeye hakkın var. Fakat “Yalnız hak benim mesleğimdir” demeye hakkın yoktur.
وَعَيْنُ الرِّضَا عَنْ كُلِّ عَيْبٍ كَل۪يلَةٌ
[1]وَلٰكِنَّ عَيْنَ السُّخْطِ تُبْدِي الْمَسَاوِيَا
sırrınca, insafsız nazarın ve düşkün fikrin hakem olamaz, başkasının mesleğini butlan ile mahkûm edemez.
İkinci Düstur: Senin üzerine haktır ki her söylediğin hak olsun, fakat her hakkı söylemeye senin hakkın yoktur. Her dediğin doğru olmalı, fakat her doğruyu demek doğru değildir. Zira senin gibi niyeti halis olmayan bir adam, nasihati bazen damara dokundurur, aksü’l-amel yapar.
Üçüncü Düstur: Adavet etmek istersen, kalbindeki adavete adavet et, onun ref’ine çalış. Hem en ziyade sana zarar veren nefs-i emmarene ve heva-i nefsine adavet et, ıslahına çalış. O muzır nefsin hatırı için mü’minlere adavet etme. Eğer düşmanlık etmek istersen, kâfirler, zındıklar çoktur; onlara adavet et. Evet, nasıl ki muhabbet sıfatı muhabbete lâyıktır; öyle de, adavet hasleti, her şeyden evvel kendisi adavete lâyıktır.
Eğer hasmını mağlûp etmek istersen, fenalığına karşı iyilikle mukabele et. Çünkü eğer fenalıkla mukabele edersen, husumet tezayüd eder. Zâhiren mağlûp bile olsa, kalben kin bağlar, adaveti idame eder. Eğer iyilikle mukabele etsen, nedamet eder, sana dost olur.
[2]اِذَٓا اَنْتَ اَكْرَمْتَ الْكَر۪يمَ مَلَكْتَهُ وَاِنْ اَنْتَ اَكْرَمْتَ الَّلئ۪يمَ تَمَرَّدًا
hükmünce, mü’minin şe’ni, kerîm olmaktır. Senin ikramınla sana musahhar olur. Zâhiren leîm bile olsa, iman cihetinde kerîmdir. Evet, fena bir adama “İyisin, iyisin” desen iyileşmesi ve iyi adama “Fenasın, fenasın” desen fenalaşması çok vuku bulur. Öyle ise,
[3]وَاِذَا مَرُّوا بِاللَّغْوِ مَرُّوا كِرَامًا
[4]وَاِنْ تَعْفُوا وَتَصْفَحُوا وَتَغْفِرُوا فَاِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ
gibi desâtir-i kudsiye-i Kur’âniyeye kulak ver. Saadet ve selâmet ondadır.
Dördüncü Düstur: Ehl-i kin ve adavet, hem nefsine, hem mü’min kardeşine, hem rahmet-i İlâhiyeye zulmeder, tecavüz eder. Çünkü kin ve adavet ile nefsini bir azab-ı elîmde bırakır. Hasmına gelen nimetlerden azabı ve korkusundan gelen elemi nefsine çektirir, nefsine zulmeder.
Eğer adavet hasedden gelse, o bütün bütün azaptır. Çünkü hased evvelâ hâsidi ezer, mahveder, yandırır. Mahsud hakkında zararı ya azdır veya yoktur.
(Mektubat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2023, s. 312)
[1] Rıza ve memnuniyet nazarı hiçbir kusuru görmez. Garazkârlıkla bakan ise, gizli kusurları da açığa çıkarır. (Ali Mâverdî, Edebü’d-Dünya ve’d-Din, s. 10; Divanü’ş-Şafiî, s. 91.)
[2] Şeref ve izzet sahibi birine iyilik etsen, onu elde edersin. Aşağılık ve kötü birine iyilik etsen, o daha da azar. (Şerh-i Divani’t-Tayyib, s. 710. Mütenebbi’ye ait bir beyit.)
[3] Boş sözlerle, çirkin davranışlarla karşılaştıkları zaman, izzet ve şereflerini muhafaza ederek oradan geçip giderler. (Furkan Suresi: 72.)
[4] Eğer onları affeder, kusurlarına bakmaz ve bağışlarsanız, şüphesiz ki Allah da çok bağışlayıcı ve çok merhamet edicidir. (Tegabün Suresi: 14.)
سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَٓا اِلَّا مَا عَلَّمْتَنَٓا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَل۪يمُ الْحَك۪يمُ