Taaddüd-ü Zevcat
Modül Temel Bilgileri
Modül (Alt Konu)
Amaçlar
Yöntem ve Teknik-Etkinlik
Materyal ve Teknoloji
İşleniş/Öğrenme-Öğretme Süreci
- Etkinlik-1
- Müdebbir “taaddüd-ü ezvac”, “ehvenü’ş-şer”, “şeriat”, “tenasül”, “telakkuh”, “hayr-ı mahz”, “adalet-i izafiye”, “esma”, “sıfat”, “Halık-ı kainat” .. (metin içinden başka kelimeler de intihap edilerek zenginleştirilebilir) kelimelerin yazıldığı kağıtları bir kutuya atar.
- Grup sayısınca en az 2 kelime bulunmalıdır.
- Grup oluşacak kadar katılımcı olmadığı durumlarda bireysel olarak etkinlik yapılır.
- Her gruptan sırayla bir talebe kalkar kutudan bir kağıt çeker.
- Her grup bir tane çektikten sonra ikinci tur çekme işlemi olur.
- Her grup çektiği 2 kelimenin anlamını metinden bulup yazarlar.
- Yazılan cevaplar ayrı bir kutuya konulur. Kelime ve cevap olmak üzere 2 kutu oluşur.
- Katılımcılar 2 gruba ayrılır.
- Bir gruptan kişi bir kelime çeker ve başka gruptan biri de cevap kutusundan bir cevap çeker.
- Kelime ve cevap eşleşmiş ise onlar kenarda bekler.
- Her grup çektiği kelimeyi ve cevabı tekrar kutusuna koyar.
- Bütün eşleşmeler oluşana kadar devam edilir.
- En sonunda cevap ile kelime eşleştirmesi için ikili oluşturulur.
Ölçme ve Değerlendirme
İlişkili Metinler
Suâl: “Taaddüd-ü zevcat, esir ve köle gibi bazı mesâili, bazı ecnebîler serrişte ederek, medeniyet nokta-i nazarında Şeriata bazı evham ve şübehatı îrâd ediyorlar.”
Cevap: Şimdilik mücmelen bir kaide söyleyeceğim, tafsilini müstakil bir risale ile beyan etmek fikrindeyim.
İşte, İslâmiyetin ahkâmı iki kısımdır:
Birisi: Şeriat, ona müessistir. Bu ise, hüsn-ü hakikî ve hayr-ı mahzdır.
İkincisi: Şeriat muaddildir; yani, gayet vahşî ve gaddar bir suretten çıkarıp, ehven-i şer ve muaddel ve tabiat-ı beşere tatbiki mümkün ve tamamen hüsn-ü hakikîye geçebilmek için zaman ve zeminden alınmış bir surete ifrağ etmiştir. Çünkü tabiat-ı beşerde umumen hükümferma olan bir emri birden ref’ etmek, bir tabiat-ı beşeri birden kalbetmek iktiza eder.
Binaenaleyh, Şeriat vâzı-ı esaret değildir; belki en vahşî suretten böyle tamamen hürriyete yol açacak ve geçebilecek bir surete indirmiştir, tâdil etmiştir. Hem de, dörde kadar taaddüd-ü zevcat, tabiata, akla, hikmete muvafık olmakla beraber, Şeriat bir taneden dörde çıkarmamış, belki sekiz dokuzdan dörde indirmiş. Bahusus taaddüdde öyle şerâit koymuştur ki, ona müraat etmekle hiçbir mazarratı müeddî olmaz. Bazı noktada şer olsa da, ehven-i şerdir. Ehven-i şer ise, bir adalet-i izafiyedir. Heyhât! Âlemin her halinde hayr-ı mahz olamaz.
(Eski Said Dönemi Eserleri, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2020, s. 211)
***
Medeniyet, taaddüd-ü ezvacı kabul etmiyor. Kur’ân’ın o hükmünü, kendine muhalif-i hikmet ve maslahat-ı beşeriyeye münafi telâkki eder.
Evet, eğer izdivaçtaki hikmet, yalnız kaza-i şehvet olsa, taaddüd bilâkis olmalı. Hâlbuki hatta bütün hayvanatın şehadetiyle ve izdivaç eden nebatatın tasdikiyle sabittir ki, izdivacın hikmeti ve gayesi, tenasüldür. Kaza-i şehvet lezzeti ise, o vazifeyi gördürmek için Rahmet tarafından verilen bir ücret-i cüz’iyedir. Madem hikmeten, hakikaten, izdivaç nesil içindir, nev’in bekası içindir. Elbette, bir senede yalnız bir defa tevellüde kabil ve ayın yalnız yarısında kabil-i telâkkuh olan ve elli senede ye’se düşen bir kadın, ekseri vakitte, tâ yüz seneye kadar kabil-i telkih bir erkeğe kâfi gelmediğinden, medeniyet pek çok fahişehaneleri kabul etmeye mecburdur.
(Sözler, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2023, s. 460)