İbadetlerdeki Vesvese

Modül Temel Bilgileri

Modül (Alt Konu)

İbadetlerdeki Vesvese

Amaçlar

İbadet esnasında gelen vesvesenin hakikatte zararsız olduğunu bilir. Vesveseden kurtulmak için ehemmiyet verilmemesi gerektiğini farkeder.

Yöntem ve Teknik-Etkinlik

İlke çıkarma, Örnek olay, drama yazma

Materyal ve Teknoloji

Kağıt kalem

İşleniş/Öğrenme-Öğretme Süreci

  • Etkinlik-1
    • Katılımcılar sayıya göre gruplara ayrılır.
    • Her bir katılımcı önce kendisi şu sorulara cevap olacak birer ilke metinden çıkarır.
    • Grup üyeleri ilklerini birleştirir ve ortak ilkeleri belirler.
    • İlkler paylaşılır.
  • Etkinlik-2
    • Öğretmen, Vesvese bir hastalık mıdır, kurtluma çareleri nelerdir? Sorusunu içeren bir örnek olay hazırlar.
    • Örnek olayda problemin ne olduğu tartışılır.
    • Bu problemin metinde hangi kısımlarda ele alındığı bulunur.
    • Nasıl çözümler önerildiği metin üzerinden bulunur.
    • Öğrencilerden alternatif çözümler üretilmesi istenir.
    • Öğrenciler bulduğu alternatif çözüm yollarını sunar.
    • Büyük grup tartışması yapılır.
    • En çok benimsenen görüşler belirlenir.

Ölçme ve Değerlendirme

  • Sınıf 4’er kişilik gruplara ayrılır.
  • Her guruptan10-15 dk. içinde vesveseleri ile mücadele edebilen ve edemeyen iki karakter yazmaları istenir.
  • Gruplardan yazdıkları skeçleri canlandırılmaları istenir.
  • Skeçler grup tarafından değerlendirilir.
  • İlişkili Metinler

    Yirmi Birinci Söz’ün İkinci Makamı

    [Kalbin beş yarasına beş merhemi tazammun eder.]

    رَبِّ اَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاط۪ينِ ۝

    [1]وَاَعُوذُ بِكَ رَبِّ اَنْ يَحْضُرُونِ

    Ey maraz-ı vesvese ile mübtelâ! Biliyor musun vesvesen neye benzer? Musibete benzer; ehemmiyet verdikçe şişer, ehemmiyet vermezsen söner. Ona büyük nazarıyla baksan büyür; küçük görsen, küçülür. Korksan ağırlaşır, hasta eder; havf etmezsen hafif olur, mahfî kalır. Mahiyetini bilmezsen devam eder, yerleşir; mahiyetini bilsen, onu tanısan, gider. Öyle ise, şu musibetli vesvesenin aksam-ı kesiresinden kesîrü’l-vuku olan yalnız beş vechini beyan edeceğim. Belki sana ve bana şifa olur. Zira şu vesvese öyle bir şeydir ki, cehil onu davet eder, ilim onu tard eder; tanımazsan gelir, tanısan gider.

    […]

    İKİNCİ VECİH

    Budur ki: Manalar kalpten çıktıkları vakit, suretlerden çıplak olarak hayale girerler; oradan suretleri giyerler. Hayal ise, her vakit bir sebep tahtında, bir nevi suretleri nesc eder. Ehemmiyet verdiği şeyin suretlerini yol üstünde bırakır; hangi mana geçse, ya ona giydirir, ya takar, ya bulaştırır, ya perde eder. Eğer manalar, münezzeh ve temiz iseler, suretler mülevves ve rezil ise, giymek yoktur; fakat temas var. Vesveseli adam teması, telebbüsle iltibas eder. “Eyvah,” der. “Kalbim ne kadar bozulmuş. Bu sefillik, bu hısset-i nefis, beni matrud eder.” Şeytan onun şu damarından çok istifade eder.

    Şu yaranın merhemi şudur:

    Dinle ey bîçare! Nasıl ki, senin namazın edeb-i nezihânesinin vesilesi olan zâhirî taharete, batnının bâtınındaki necaset ona tesir etmez ve bozmaz; öyle de, maânî-i mukaddesenin suret-i mülevveseye mücavereti, zarar etmez. Meselâ, sen âyât-ı İlâhiyeyi tefekkür ediyorsun. Birden, bir maraz, ya bir iştiha, ya bevl gibi bir emr-i müheyyiç, şiddetle senin hissine dokunuyor. Elbette senin hayalin, deva-i illet ve kaza-i hâcetin levazımatını görecek, bakacak; onlara münasip süflî suretleri nesc edecek ve gelen manalar ortalarından geçecekler. Geçeceklere ne beis vardır, ne televvüs var ve ne zarar var ve ne hatar var. Yalnız hatar ise, hasr-ı nazardır, zann-ı zarardır.

    […]

    DÖRDÜNCÜ VECİH

    Amelin en iyi suretini taharriden neş’et eden bir vesvesedir ki; takva zannıyla teşeddüd ettikçe, hâl ona şiddetlenir, hatta bir dereceye varır ki, o adam, amelin daha evlâsını ararken, harama düşer. Bazen bir sünnetin araması, bir vacibi terk ettiriyor. “Acaba amelim sahih oldu mu?” der, iade eder. Bu hâl devam eder. Gayet ye’se düşer. Şeytan şu hâlinden istifade eder, onu yaralar.

    Şu yaranın iki merhemi var.

    • Birinci merhem: Bu gibi vesvese, ehl-i İtizale lâyıktır. Çünkü onlar derler: “Medar-ı teklif olan ef’âl ve eşya, kendi zatında, ahiret itibarıyla, ya hüsnü var, sonra o hüsne binaen emredilmiş veya kubhu var, sonra ona binaen nehyedilmiş. Demek eşyada, ahiret ve hakikat nokta-i nazarında olan hüsün ve kubuh, zatîdir; emir ve nehy-i İlâhî ona tâbidir.” Bu mezhebe göre, insan her işlediği amelde şöyle bir vesvese gelir: “Acaba amelim nefsü’l-emirdeki güzel surette yapılmış mıdır?”

    Amma mezheb-i hak olan Ehl-i Sünnet ve Cemaat derler ki: “Cenab-ı Hak bir şeye emreder, sonra hasen olur; nehyeder, sonra kabih olur.” Demek, emir ile, güzellik; nehiy ile, çirkinlik tahakkuk eder. Hüsün ve kubuh, mükellefin ıttılâına bakar ve ona göre takarrur eder. Şu hüsün ve kubuh ise, sûrî ve dünyaya bakan yüzünde değil, belki ahirete bakan yüzdedir. Meselâ, sen namaz kıldın veya abdest aldın. Hâlbuki namazını ve abdestini fesada verecek bir sebep, nefsü’l-emirde varmış lâkin sen ona hiç muttali olmadın. Senin namazın ve abdestin hem sahihtir, hem hasendir. Mutezile der: “Hakikatte kabih ve fâsiddir. Lâkin senden kabul edilir. Çünkü cehlin var, bilmedin ve özrün var.” Öyle ise Ehl-i Sünnet mezhebine göre, zâhir-i şeriata muvafık olarak işlediğin ameline, “Acaba sahih olmuş mu?” deyip, vesvese etme. Fakat “Kabul olmuş mu?” de; gururlanma, ucba girme.

    • İkinci Merhem: Dinde, hareç yoktur. [2]لَا حَرَجَ فِى الدّ۪ينِ Madem dört mezhep haktır. Madem istiğfara müncer olan derk-i kusur ise gurura müncer olan hüsn-ü amelin rü’yetine –böyle vesveseli adama– müreccahtır; yani böyle vesveseli adam, amelini güzel görüp gurura düşmektense, amelini kusurlu görse, istiğfar etse, daha evlâdır.

    Madem böyledir, sen vesveseyi at, şeytana de ki: “Şu hâl, bir hareçtir. Hakikat-i hâle muttali olmak güçtür. Dindeki yüsre münafidir.

    [3]لَا حَرَجَ فِى الدّ۪ينِ ۝ اَلدّ۪ينُ يُسْرٌ esasına muhaliftir. Elbette, böyle amelim, bir mezheb-i hakka muvafık gelir. O bana kâfidir. Hem lâakal ben aczimi itiraf ederek ibadeti lâyık-ı vechile eda edemediğimden, istiğfar ve tazarru ile merhamet-i İlâhiyeye dehalet edip, kusurum affolunmak, kusurlu amelim kabul olunmak için mütezellilâne bir niyaza vesiledir.”

    (Sözler, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2023, s. 307-310)

    [1] Ey Rabbim, şeytanların vesveselerinden Sana sığınırım. • Onların yanımda bulunmalarından da, yâ Rabbi, Sana sığınırım. (Mü’minun Suresi: 97-98.)

    [2] Dinde zorluk, sıkıntı yoktur. (Ayet ve hadislerden iktibas edilen dinî bir kaide.)

    [3] Dinde zorluk, sıkıntı yoktur. • Din kolaylıktır. (Keşfü’l-Hafâ, c. 1., s. 414; Kenzü’l-immal, 3:33, 36, 47; Buharî, İman: 29.)

    سُبْحَانَكَ لَا عِلْمَ لَنَٓا اِلَّا مَا عَلَّمْتَنَٓا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَل۪يمُ الْحَك۪يمُ

    Modülü İndir (PDF)

    Modül_63.pdf
    Size: 168,11 KB

    Modül Değişiklik Önerisi Formu
    Bu formu bitirebilmek için tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
    Değişiklik Önerisi
    Yüklemek için tıklayın veya dosyayı bu alana sürükleyin.
    ibadetlerdeki vesvese
    Free
    Seviye
    Orta Seviye
    Süre 40 dakika
    Konu