Adaletin Mahiyeti ve Çeşitleri
Modül Temel Bilgileri
Modül (Alt Konu)
Amaçlar
Yöntem ve Teknik-Etkinlik
Materyal ve Teknoloji
İşleniş/Öğrenme-Öğretme Süreci
- Etkinlik-1
- Katılımcılar 3-4 kişilik gruplara ayrılır.
- Grup üyelerinden her biri metinden adalet ile ilgili kısa cümleler yazar.
- Üyelerin yazdığı cümleler kullanılarak metinden faydalanılarak “adalet” başlıklı akrostiş yazmaları istenir.
- Yazılan akrostişler paylaşılır
Ölçme ve Değerlendirme
İlişkili Metinler
Hem adalet ve mizan ile iş görüldüğüne bürhan mı istersin? Her şeye hassas mizanlarla, mahsus ölçülerle vücut vermek, suret giydirmek, yerli yerine koymak, nihayetsiz bir adalet ve mizan ile iş görüldüğünü gösterir.
Hem her hak sahibine istidadı nisbetinde hakkını vermek, yani vücudunun bütün levazımatını, bekasının bütün cihazatını en münasip bir tarzda vermek, nihayetsiz bir adalet elini gösterir.
Hem istidat lisanıyla, ihtiyac-ı fıtrî lisanıyla, ıztırar lisanıyla suâl edilen ve istenilen her şeye daimî cevap vermek, nihayet derecede bir adl ve hikmeti gösteriyor.
(Sözler, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2023, s. 86)
***
Evet, adalet iki şıktır: Biri müsbet, diğeri menfîdir.
Müsbet ise, hak sahibine hakkını vermektir. Şu kısım adaletin bu dünyada bedahet derecesinde ihatası vardır. Çünkü Üçüncü Hakikatte ispat edildiği gibi, her şeyin istidat lisanıyla ve ihtiyac-ı fıtrî lisanıyla ve ıztırar lisanıyla Fâtır-ı Zülcelâl’den istediği bütün matlubatını ve vücut ve hayatına lâzım olan bütün hukukunu, mahsus mizanlarla, muayyen ölçülerle bilmüşahede veriyor. Demek, adaletin şu kısmı, vücut ve hayat derecesinde kat’î vardır.
İkinci kısım menfîdir ki, haksızları terbiye etmektir. Yani, haksızların hakkını, tazib ve tecziye ile veriyor. Şu şık ise, çendan tamamıyla şu dünyada tezahür etmiyor, fakat o hakikatin vücudunu ihsas edecek bir surette hadsiz işârât ve emârât vardır.
Ezcümle: Kavm-i Âd ve Semud’dan tut, tâ şu zamanın mütemerrid kavimlerine kadar, gelen sille-i te’dib ve tâziyâne-i tazib, gayet âlî bir adaletin hükümran olduğunu hads-i kat’î ile gösteriyor.
(Sözler, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2023, s. 106)
***
Adalet-i mahza ile adalet-i izafiyenin izahı şudur ki:
[1]مَنْ قَتَلَ نَفْسًا بِغَيْرِ نَفْسٍ اَوْ فَسَادٍ فِى الْاَرْضِ فَكَاَنَّمَا قَتَلَ النَّاسَ جَم۪يعًا
Ayetin mana-i işarîsiyle, bir masumun hakkı, bütün halk için dahi iptal edilmez. Bir ferd dahi, umumun selâmeti için feda edilmez. Cenab-ı Hakkın nazar-ı merhametinde, hak haktır; küçüğüne büyüğüne bakılmaz. Küçük, büyük için iptal edilmez. Bir cemaatin selâmeti için, bir ferdin, rızası bulunmadan, hayatı ve hakkı feda edilmez. Hamiyet namına, rızasıyla olsa, o başka meseledir.
Adalet-i izafiye ise, küllün selâmeti için, cüz’ü feda eder; cemaat için, ferdin hakkını nazara almaz. “Ehven-i şer” diye, bir nevi adalet-i izafiyeyi yapmaya çalışır. Fakat adalet-i mahza kàbil-i tatbik ise, adalet-i izafiyeye gidilmez; gidilse, zulümdür.
(Mektubat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2023, s. 67)
***
Sırat-ı müstakim; şecaat, iffet, hikmetin mezcinden ve hülâsasından hâsıl olan adl ve adalete işarettir.
(İşârâtü’l-İ’câz, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2022, s. 39)
***
Adalet-i mahzayı ifade eden [2]وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰي sırrına göre, bir mü’minde bulunan cani bir sıfat yüzünden sair masum sıfatlarını mahkûm etmek hükmünde olan adavet ve kin bağlamak, ne derece hadsiz bir zulüm olduğunu ve bahusus bir mü’minin fena bir sıfatından darılıp küsüp o mü’minin akrabasına adavetini teşmil etmek [3]اِنَّ الْاِنْسَانَ لَظَلُومٌ sîga-i mübalâğa ile gayet azîm bir zulüm ettiğini, hakikat ve Şeriat ve hikmet-i İslâmiye sana ihtar ettiği halde nasıl kendini haklı bulursun, “Benim hakkım var” dersin?
Hakikat nazarında sebeb-i adavet ve şer olan fenalıklar, şer ve toprak gibi kesiftir; başkasına sirayet ve in’ikâs etmemek gerektir. Başkası ondan ders alıp şer işlese, o başka meseledir. Muhabbetin esbabı olan iyilikler, muhabbet gibi nurdur; sirayet ve in’ikâs etmek, şe’nidir. Ve ondandır ki “Dostun dostu, dosttur” sözü, durûb-u emsal sırasına geçmiştir. Hem onun içindir ki “Bir göz hatırı için çok gözler sevilir” sözü umumun lisanında gezer.
(Mektubat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul-2023, s. 311)
[1] Kim bir cana kıymamış veya yeryüzünde fesad çıkarmamış birisini öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibidir. (Mâide Suresi: 32.)
[2] Hiçbir günahkâr, başkasının günahını yüklenmez. (Fâtır Suresi: 18.)
[3] Muhakkak ki insan çok zalimdir. (İbrahim Suresi: 34.)